“Bavullar…” diyordu filmde, hüzünlü şeyler olduğundan bahsediyordu. Gitmek ve geri dönmemek adına bir şeyler söylüyordu. Severek izlemiştim aslında o filmi, ama nedense bir bu kalmış hatırımda, bir bu kazınmış demek ki belleğimin derinlerine. Apansız rastladığım bir fotoğraf anımsattı şimdi bunu bana. Bavullar… Ve gitmek. Dönüşü olmayan yollara girmek ya da ardında dönmeyi gerektirecek bir şey bırakmamak. Gerçekten kolay mı?
Gidişler… Terk edişler… Kelimelere binbir anlam yüklense de bir anlamı karşılamaya yetmeyen vaziyetler… Başını kaldırıp göğe bakmaya gücü olmaz insanın, gariptir gidişler. Hele bir de yağmur varsa, bırakıyorsa kendisini Ankara’nın o gri, o kasvetli sokaklarına… Daracık yollardan geçmek gerekiyorsa üstüne bir de… Ne zavallılık, ne akıl almazlık. “Gitme!” diye haykırışlar duyulamaz artık. Gözyaşları yarışır gökten düşen damlalarla. Gecedir. Sessizdir ortalık. Eski bir binanın çatı katı su damlatıyordur, sel basmıştır bir gecekonduyu. Bir çocuk ağlıyordur açlıktan, başkasının en mutlu anıdır. Düşünsene bi… İçinde ne yangınlar vardır insanın, kimsenin bilmediği; yağmurun dindiremediği. Bilinir ki gökkuşağı çıkar yağmur sonrası. Peki ya gece ise? Karanlık ise ortalık? Ya esas şimdi ihtiyaç var ise onun yedi rengine ve o yedi rengini de reddedip grilerle yaklaşıyorsa bize? Gitmek, kolay mı?
Geçen yıllar, saçlarıma düşen aklarla tanıtıyor kendisini yavaş yavaş. Geliyorum diyor biri, ötekisi hoşça kal bırakıyor ardında. Gidenin elinde koca bir bavul, gelense sallıyor elini kolunu. Anılarımı alıp gidemiyor, götüremiyor yaşanmışlıklarımı. Gözümden akan yaşların gökkuşağına dönüştüğünü göremiyor. Gidiyor. Yıllar, geçiyor. İnsan değişiyor…
Hayatın akışı diyorlar, gidenler-gelenler. Tasavvura yetmiyor zihnim. “Gidiyorum. Her gün gideceğim. Tren kalkarken çocukluğumu aldım. Ardından tüm gözyaşlarımı çocukluğuma karıştırdım.” dememiş miydi Tezer Özlü? Bu denli kolay mıydı sahi? Öyleyse ben neden gidemiyorum ki? Nereye olduğunu düşünmeden, yağmura kulak verip neden atlayamıyorum yola? O çok hüzünlü şeyler… Bavullar mı engel buna?
Gitsem, doruklarda maviye dönsem… Ellerimle taşısam gökkuşağına renkleri. Ve çizsem hayat gibi, gökyüzünü satan bir çiçekçinin son fırça darbesini…