Burnumun direğinin sızladığı, onu da bırakın avuçlarımın yandığı bir gecenin sabahında karar verdim birçok şeye. Çıkarttım birçok duyguyu kalbimden.. En çok kendime kızdım, en çok kendimde aradım hatayı. Elbet buldum bir kaç ‘Neden’. Evet ben suçluydum çünkü ben değer verdim, ben affettim, ben taviz verdim. Her ‘NEDEN?’ sorumun cevabı ‘çünkü ben…’ diye başlıyorken toparlanma vaktimin geldiğini en derinlerimde hissettim…
Sahi söylesene bana sen nasıl dünyanın merkezine koydun kendini? Ya da ben sana ne ara bu kadar izin verdim? Kızıyorum hem de çok, başkalarına değil.. Gerçeği sadece özle görmeye çalışırken, gözün gördüklerini unuttum. Sert olucak ama bu devirde gözle görüceksin artık. Hatta öz daha çabuk unutuyor, daha çabuk inanıyor sanki.. Göz onu uyardıkça ‘Bak uğraşma!’ dedikçe, özün hep bir aması var.. Ya da ben böyleyim.
Diyeceğim o ki gerçekten sevmemiş, tanımamış, tatmamış, görmemiş insanlar bizi kıramasın. İzin vermeyelim bir kitabı bitirdikten sonra bir hafta daha aynı kitabı yaşayamayanlara. Günaydın şarkısı olmayanlara, kahvenin kokusunu alamayanlara fırsat vermeyelim. Kaçacağımız tek şey böyle insanlar olsun. Unutmayın! Korkaklar kendilerini olduğu kadar yanındakilerini de dibe çekerler. Ve sen güzel insan bunu hak etmeyecek kadar değerlisin.. Bugün bir karar alalım ve her kararımız sadece kendi mutluluğumuz için olsun!