‘’Ölüm ve yıkımı seçerseniz, ölüm ve yıkım da sizi seçer’’
‘’Jygar gezegeninde ki Melodi Yoluna gidebiliriz. Ya da sırf sana yabancı olmayacak bir yere Venezuela da ki Angel Falls şelalesine gidebiliriz. Gerçekten büyüleyicidir Donna, şelaleden Melek Düşüyor gibi bir izlenim bırakır insanda’’ dedi Doktor TARDIS konsoluna yaslanmış bir şekilde. Donna konsol’un çevresindeki organik yapısal kirişin üstüne bıraktığı kahverengi deri ceketini giydikten sonra Doktor’a alaylı bir şekilde bakarak:
-Bu sefer daha sıradan bir yere gitmeye ne dersin Marslı çocuk?
-Donna, sana daha önce de söyledim ben Marslı değilim diye karşılık verdi Doktor yüzündeki hafif tebessüm ile. ‘’Peki, neresiymiş o sıradan yer?’’ diye sonradan ekledi.
-Eve gitmek istiyorum. Bu sefer eve gidip, büyük babamı görmeliyim. Doktor bakışlarını Donna’ya çevirdi. Hafif bir tebessüm ederek:
-İstekleriniz emirdir Bayan Noble dedi ve bir-iki düğmeye basıp tarihi ayarladıktan sonra konsoldaki kolu indirdi. Sütun yukarı aşağı hareket ederken Doktor’un 900 yıldır aşina olduğu o sesi çıkarıyordu. TARDIS 1-2 saniye sonra Chiswick’de cisimleşmişti. Doktor organik yapısal kiriş’in üstüne bıraktığı paltosunu aldı. TARDIS’in kapısını yavaşça açıp dışarı çıktı.
-İşte Başak Süper Kümesi-Samanyolu Galaksisi-Güneş Sistemi-Dünya-İngiltere-Londra-Chiswick’deyiz Donna tam istediğin gibi. Saat 16:50 acele edersek 5 çayı için eve yetişebiliriz bence ne dersin? Doktor Donna’dan bir ses gelmeyince arkasına döndü. Donna elinde bir telefonla TARDIS’e yaslanmıştı.
-Donna? dedi tek kaşını kaldırarak Doktor.
-Ah affedersin, ne diyordun? Sosyal medyaya bakıyordum da duymadım.
-Onlarca yer dolaştık Medusa Şelalesi,Clom,Midnight. Sonra seni şehrine geri getirdim ama sen 5 çayına yetişmek ve ailenle hasret gidermek yerine kalkıp ilk iş olarak sosyal medyaya mı bakıyorsun?
Donna gözlerini olabildiğince dört açarak:
-Çaya olduğundan fazla önem veriyorsun Doktor.
-Eski bir alışkanlık. Hadi gidip yaşlı Wilfred’i görelim.
Doktor henüz iki adım atmıştı ki bir şeyi unutmuş’da hatırlamış gibi paltosunun iç cebinden bir araba anahtarı çıkarıp TARDIS’i kilitledi. Yüzündeki her zaman ki hafif tebessümlerinden biriyle Donna’ya dönüp:
-Gördün mü? Araba gibi kilitledim. TARDIS, benim zaman-mobilim.Ahhh!!!
Donna telaşla: Ne oldu? diye bağırdı. ‘’Cebimde bir şeyler titreşiyor Donna.’’ diye karşılık verdi Doktor.
Doktor elini cebine atarak cebinde titreşen sonik tornavidayı çıkardı.
-Bir sinyal alıyor dediği anda titreşim kesildi.’’İlginç. Bu ilk kez başıma geldi. Tabii her şeyin bir ilki vardır.’’ Donna’ya dönerek:
-Hadi gidelim Donna, yoksa 5 çayını kaçıracağız!!! Yine.
Üzülerek Donna ve Doktor’un 2 sokak ötede ki Donna’nın evine gidişini atlıyoruz. Boş yere sizi sıkmak istemediğimiz için yapmamız gereken bir şey bu, o yüzden hemen eve geldikleri ana gideceğiz.
-Donna!!! Diye bağırdı Wilfred kapıyı açtığında Donna’yı görür görmez ve ona Donna’nın sevinç çığlığı eşlik etti. Wilfred sonra Doktor’u gördü ve sonra ilk kez görür gibi ‘’Doktor!!!’’ diye bağırdı.
-Tüm aile böyle mi yoksa? Diye söylendi kendi kendine Doktor yüzünü ekşiterek. Sonra Wilfred’den ayrılıp ‘’Merhaba Wilf. Şöyle bir geçiyorduk da uğrayıp merhaba diyelim dedik’’ gülümsedi. Wilfred’de şakayı anlamıştı. ‘’Bu şaka hiç eskimiyor. Bu arada 5 çayına yetiştik değil mi?’’ diye ekledi Doktor.
-Tabii tam da içeride Slyvia mutfakta çayları hazırlıyordu dedikten sonra içeriye dönüp bağırdı: ‘’Slyvia iki fincan daha koy, misafirlerimiz var’’
Doktor ve Donna içeriye girdiler. Slyvia’da bu sırada mutfaktan başını uzatıp: ‘’Donna!!!’’ diye bağırdı. Doktor sağ eliyle ensesini elleyerek:
-Tabii hiç durmayın devam edin. Bağırma geleneğini atlamayın. Sonra Wilfred’e dönerek: ‘’Nasılsın yaşlı asker?
-Ben iyiyim Doktor dedi Wilfred ama sonra yüzünü ciddileştirerek ‘’Ama tuhaf olaylar dönüyor Doktor ve hiç iyi olaylar değil’’ diye ekledi. Doktor tek kaşını kaldırarak sordu ‘’Ne gibi tuhaf olaylar Wilf?’’
-Geçen hafta bakan kabinesi uçak düşmesi sonucu öldü. Başbakan’da içindeydi ama o kurtuldu. Uçaktan kimsenin sağ çıkmasına imkan verilmiyordu.
-Sadece şans Wilfred. Pek çok kez yaşandı. 1959’da Paris’te bir başbakanın daha başına geldi. Adını hatırlamıyorum. Her tuhaf olayı uzaylı istilası gibi göremezsin.Irkçılık olur bu.
-Bilmiyorum Doktor, içimde kötü bir his var dedi Sylvia’nın verdiği çayı alırken. Sonra gülümseyerek ekledi: ‘’Ama seni görmek güzel Doktor’’
Doktor bu arada sütlü çayının keyfini çıkardığından Wilfred’i duymadı. Slyvia’ya dönerek:
-Bisküvi var mı acaba? Diye sordu.
Bu sırada Donna’nın evinde uzakta olan bir yerde ama çok uzak olmayan bir yerde yeşil yüzünde ki gülümsemesi pek anlaşılmayan önündeki 8 kişiye:
-Beyler ve Hanımefendiler bugün tarihi bir gün olacak. Bu akşam milyonlarca insan emrimiz altına girecek. Dünya yeni gezegenimiz olacak dedi ve önündeki mavi içkiden bir yudum aldı ve devam etti:’’ Sizden tek istediğim bu akşama kadar bu iğrenç ‘’kılıflarda’’ saklanmaya devam etmeniz, sonra bizler özgür olacağız. Zafere ve tabii ki yeni Dünyamıza’’ diyerek içinde mavi içkinin(İçkinin adı: Aguar Diente. Mutter Spiraline özgü çok hoş bir tadı olan içkidir. Denemelisiniz.) bulunduğu kadehi havaya kaldırdı. Diğer 8 kişi’de onunla beraber kahkahalar eşliğinde kadehlerini kaldırdılar.
Biz Donna’nın evine geri dönelim çünkü o sırada Doktor üçüncü sütlü çayını tam bitirdiği sırada cebi titreşmeye başladı. Doktor belini yana doğru eğerek:
-Yine oluyor. Sonik tornavida bir sinyal aldı dedi elini cebine atarken. Cebinden çıkardığı sonik tornavidaya gözlerini dört açarak. Sonik tornavida’nın mavi ışığı bir yanıp bir sönüyordu. Doktor hemen oturduğu sandalyeden kalkıp Slyvia,Donna ve Wilfred’i bakıp:
-Özür dilerim ama beni bilirsiniz iş beklemez diyerek bahçe kapısından çıktı. Sonra geri dönüp Donna’ya baktı: Hey, Donna gelmek ister misin? Burada da kalabilirsin, gerçekten.
Donna Slyvia ve Wilfred’e baktı. Wilfred ‘’Hadi git’’ anlamında başını sallayınca Donna sandalyesinden kalkıp Slyvia ve Wilfred’e hızlıca sarıldıktan sonra Doktor ile birlikte çıktı. Doktor olabildiğince hızlı koşuyordu, Donna ona yetişmeyi sonunda başardığında:
-Nereye gidiyoruz böyle? Diye sorabildi nefes nefese.
-TARDIS’e diye cevapladı onu Doktor. Eğer TARDIS’e sinyal kesilmeden önce ulaşabilirsek sinyalini kullanarak bu sinyalin geldiği yere gidebiliriz.
-Tanrı aşkına bir an için bugün hiç koşmayacağız sanmıştım!!!
-Ben de!!!
Tam o sırada TARDIS’e ulaştılar. Doktor acele ile anahtarı hızlı bir şekilde yuvaya yerleştirip çevirip kapıyı açtı. Konsol’un sağ tarafına geçip alttaki boşluğa sonik tornavidayı yerleştirdi. Sonra Konsol ekranına bakıp:
-İşte böyle kızım, sinyalin geldiği yere götür bizi!!! Dedi ve kolu hızlı bir şekilde yukarı doğru itti. Konsol yukarı aşağı hareket etti ve yine o tanıdık cisimleşme sesini duydu Doktor ve Donna’ya gülümsedi. TARDIS yeni mekanda cisimleşince Doktor yavaşça kolu aşağı indirdi tekrar. Konsol’un altında sonik tornavidasını alıp kapıya yönelirken: Hadi gel Donna diye bağırdı. Kapıyı açtığı sırada önüne bakmadan bir adım attı, neredeyse düşüyordu ki Donna onu tuttu:
-Ucuz atlattın Marslı çocuk dedi alaylı bir ses tonuyla
-Donna sana defalarca söyledim ben Marslı değilim. Ayrıca teşekkür ederim.
-Peki burası neresi?
TARDIS havada asılı duruyordu. Doktor tarayıcıya dönüp ekrandan dışarıya ayrıntılı şekilde baktığında buranın Buckingham Sarayı olduğunu anladı. Ve dışarıda TARDIS’in havada asılı durduğu noktada sadece bir verici vardı. Doktor kaşlarını kaldırarak her zaman ki şaşırmış tavırlarından birini takınarak Donna’ya baktı:
-Burası Buckingham Sarayı Donna. Ve içinde bu Dünya’dan olmayan birileri var.
O sırada Buckingham Sarayı’da karışmıştı. İnsan gibi görünen ama aslında insan olmayan birileri telaş yapmışlardı. Çünkü kesinlikle bu Dünya’dan olmayan tarayıcı teknolojileriyle dışarıda bu Dünya’dan olmayan bir nesneyle dolaşan bir erkek ve dişi varlık vardı.
-Kayıtlara bakın dedi liderleri konumunda olan. Karşısındaki asker kafasını yere eğerek selam verdi ve çekildi. Bakanlar kuruluna dönerek ‘’Planımızı hiç kimsenin bozmasına izin vermeyeceğiz. Bu adamın kim olduğunu öğrenmeliyiz. Yörüngedeki ana gemide ki işlemler neredeyse bitmek üzere Verici etkinleştirildi.’’ dedi.
Donna telaşlı gözlerle Doktor’a baktı:
-Kim?
-Ben de bilmiyorum dedi Doktor hızla kapıyı kapatırken. Ama o vericiyi kim oraya koyduysa niyetinin iyi olduğunu hiç sanmıyorum.
Doktor TARDIS’in bir-iki düğmesine basıp kolu yukarı doğru itti. TARDIS’in konsolu aşağı-yukarı hareket etti. Doktor bu sefer onu Buckingham Sarayının ziyaretçi odasına cisimleşecek şekilde ayarlamıştı. Doktor konsoldan basını kaldırıp Donna’ya baktı ve hafif tebessümlerinden birini etti:
-Hadi Donna, her zaman ki gibi etkileyici bir giriş yapalım.
Doktor bilindik giriş tarzıyla TARDIS’ten çıkıp elleri cebinde önünde bekleyen gruba: Merhaba şey ve şeyler dedi son “şeyi” uzatarak. Grubun en önünde liderleri olduğunu düşündüğü daha doğrusu grubun lideri olduğu gün gibi apaçık olan biri:
-İngiltere Başbakanı diyerek takdim etti kendisini sonra arkasını dönerek eliyle diğerini işaret etti. “Ve İngiltere hükümetinin bakanları dedi. Sonra da: Doktor? diye sordu. Doktor alaycı gülümsemesiyle öne eğilip:
-Hasta? dedi . Sonra ekledi: Jack haklıymış bu espri hiç eskimiyor biliyor musun? Donna TARDIS’ten yeni çıkmıştı Başbakanı görünce yüksek sesle:
-David Cameron!!! dedi heyecanla. “Bu arada Merhaba’’ diye de ekledi.
Doktor ”Ben Doktor ve hanımefendide de Donna” dedi Donna’yı başıyla işaret ederek. Eliyle paltosunu sonik tornavidayı çıkararak 4.5 ayarını ayarlayıp önünde ki gruba tuttu:
-Ve siz de insan değilsiniz. Üzgünüm. diye ekledi sonra.
Gruptakilerin görüntüleri orijinal Jagaroth görünüşlerine geri döndü. Doktor gülümsedi ve “Ah eski dostlar Jagarothlar!!! Holografik kıyafetlerin bir üst teknolojisi holografik bedenler. Çok ama çok güzel dedi yeni bir şey daha öğrenmenin verdiği heyecanla. Donna kaşlarını çatarak Doktora baktı. Doktor onun bakışlarını fark edince:
-Tabi o kadar iyi değil, hatta kötü çok kötü diye ekledi sonradan. Jagarothlara ciddi bir şekilde dönerek:
-Bu gezegende ne işiniz var? Tabii turist olarak geldiyseniz başka. Gerçi yukarıdaki vericiden dolayı pek turist olarak gelmişe benzemiyorsunuz. Doktor’un bu sözleri üzerine en başta duran Jagaroth öne çıktı:
-Benim adım Kasoia Xentep. Mutter Spirali iç savaştaydı. Gezegendeki tüm yaşam atılan nötron bombaları ve bitmek bilmeyen iç savaş karmaşası yüzünden solup gitti. Birkaç aile gezegenden kaçarak sağ kurtuldu. Biz de Kenneyth ailesi savaştan sağ kalanlardanız.
-Evet Mutter Spiralinin uğradığı akıbeti biliyorum dedi Doktor fısıldar gibi. Peki bu gezegene neden geldiniz? Mutter Spirali gibi gelişmiş bir dünya değil dedi sonra küçümser gibi ekledi: Alt tarafı 5.seviye bir gezegen. Donna’ya dönerek: Alınma Donna.
-Yok canım hiç alınmadım diye cevapladı Donna.
En önde ki liderleri konumunda olan Jagaroth devam etti:
-Buraya geldik Doktor. Çünkü 6 milyar insan kölemiz olabilirdi. Ve dediğin gibi bu gezegen çok ilkel, kendi rahatımız ve teknolojimizle bu gezegeni 10.seviye bir gezegen konumuna getirebiliriz. Yörüngede ki gemimiz ile vericimize sinyal yollayacağız. Verici bu sinyali tüm kanallara yayacak, bu kanallar Britanya Başbakanı’nın halka seslenişinin zorunlu yayınını yayınladıklarında vericinin yolladığı sinyal sayesinde yayını izleyen her insanın frontal lob’unu uyaracağız. Böylece herkesin bilinci tek bir sinyali yapan yayına ve ekranda ki sese kilitlenecek yani bana. Zaten bu yüzden Dünyanın en yaygın ülkesi Britanyayı seçtik Doktor. Buradan yapılan zorunlu bir yayın Çin’in 3 katı insanı kölemiz yapar ve bu daha başlangıç Doktor.
-Yaratıcı bir fikir sayılmaz.Dalekler bugünlerde daha iyisini yapıyor.Ama Jagarothlar ne zaman yaratıcı oldular ki zaten? Tabii bu gezegeni ele geçirirseniz bol miktarda kaynak,güç ve sütlaç elde edeceksiniz.Bu gezegeni yeni Mutter Spirali yapacaksınız. Peki bundan nasıl bu kadar emin oluyorsunuz?
-Nasıl?
-Yani bu gezegeni köleleştirebileceğinizden nasıl bu kadar eminsiniz? Neredeyse kızıl, havalı bir saç tarzı olan. Donna burada araya girerek ‘’Kendini beğenmiş’’ dedi. Doktor ona aldırmadan aynı şekilde devam etti:
-Bir adam çıkar ve planlarınızı alt üst ederse ne olacak?
Jagarothların lideri-ki şu andan itibaren aile oldukları için aile reisi daha uygun düşer- yeşil yüzünde gülümseye benzer bir kıpırdanma oldu, Doktor sonra anladı ki bu gerçekten de bir gülümsemeydi alaycı bir sesle:
-Bizi tehdit mi ediyorsun Doktor? Unutma ki bizim teknolojimiz Zaman Lordu teknolojisi kadar iyidir. Tek bir hareketimle bu odadan çıkmanı bile engellerim.
Doktor yüzünü ciddileştirerek cevap verdi:
-Tehdit değil alternatif. Eğer yeni bir yerleşim ve gezegen istiyorsanız size bulabilirim. Evrende başıboş bir şekilde kendi yörüngesinde dönüp duran çok gezegen var.
-Ama onlarda köleleşmeye hazır yozlaşmış aptal insanlar yok Doktor. Çıkarlarımızı korumalıyız o yüzden bu gezegenden vazgeçip boş bir gezegene yerleşmemizi bekleme bizden.
-Çıkarlar,çıkarlar sürekli çıkarlarınızı düşünüyorsunuz. Dalekler,Siberler,Sontaranlar,Zygonlar,Usta hepsi çıkarları için uğraştı. Sonuç: Hiçbiri artık yok. Hepsi öldü. Neden anlamamakta bu kadar ısrar ediyorsunuz: Çıkarlarınıza ulaşmak uğruna ölüm ve yıkımı seçerseniz ölüm ve yıkımda sizleri seçecektir. Hepsinin toplu intiharından dolayı tüm evren bana övgü yağdırıyor. Ama bunu yapan ben değilim, onlar. Yaşadıkları her ölüm ve her yıkımın sorumlusu kendileri
-Öyle mi düşünüyorsun Doktor? diye cevapladı en baştaki Jagaroth. Onlara yaşattığın onca acı ve kederin toplu ölümlerinde hiç mi etkisi yok sanıyorsun?
-Ben sadece onların deliliğinden evreni korumaya çalıştım. Bunun için özür dileyecek değilim.
-Doğru değilsin Doktor, ama bizden özür dileyecek değilsin. Sen o özrü vicdanına borçlusun.
-Evet öyleyim. Ve kendime bir yük daha eklemek istemiyorum. Kimseyi öldürmeden ve zarar vermeden yaşayabilirsiniz. Yeni bir gezegen, yeni bir başlangıç? Diye sordu Doktor öndeki ve liderleri olan Jagaroth Kasoia’nın kabul etmesini umarak.
-Hayır. Bu gezegen bizim için en ideal gezegen Doktor. Bizi engelleyemezsin.
-Siz bilirsiniz. Olacaklardan da siz sorumlusunuz Kennyth’ler dedi ve hızlı bir şekilde TARDIS’ine girdi. O kadar hızlıydı ki Donna neredeyse arkasından yetişemeyip TARDIS’e giremeyecekti. Doktor konsolun başında bir kaç düğmeye basıp TARDIS’ı hazırlarken Kenneyth ailesinin lideri yanında ki aileden bir Jagaroth’a:
-Anti-cisimleştiriciyi çalıştır.
Doktor son bir düğmeye basıp Donna’ya göz kırpıp:
-İşte yine koşuyoruz Donna!!! Dedi ama TARDIS’te tık yoktu. Doktor bir kez daha işlemi tekrar edip kolu yukarı itti ama hala hareket yoktu. Dışarıda Jagarothların iğrenç kahkahaları yankılanıyordu-burada iğrenç dememizin sebebi ırkçılık değil bir Jagaroth’un kahkahalarının boğazına balık kılçığı kaçmış bir insanın kahkahasına benzemesindendi- Doktor hemen kapıya koştu, Jagarothların lideri Doktor’a seslendi:
-Sana teknolojimizin geliştiğini söylemiştim Zaman Lordu. Bir hareketimle bu odadan çıkmanı engelledim. Şimdi ne yapacaksın?
-Ne yapacağımı biliyorsunuz. Önce bu odadan çıkacağım sonra şu saçma ‘’Hadi Dünya’yı ele geçirelim’’ planınızı engelleyeceğim dedi. Jagaroth bu sözlere sadece hareketsiz bir yüz ifadesiyle:
-Atış serbest!!! diyerek bağırdı. Jagarothlar silahlarını çıkararak Doktor’a ateş etti. Doktor ukala gülümsemesiyle sağa sola sallanarak atışın bitmesini bekledi. Bittikten sonra da:
-Üzgünüm bu TARDIS’in koruyucu alanı bunu engelleyemiyorsunuz değil mi? Bir önceki soruya dönelim bu arada : İzle ve öğren!!! Doktor tam içeri girecekti:
-Eğer bizi engeller ve yok etmeye çalışırsan NDBS’leri etkinleştiririz Doktor. Yapabilir misin Doktor? Omuzlarında 2 soykırımı daha taşıyacak kadar güçlü müsün gerçekten?
Doktor arkasını dönüp dört açtığı gözleriyle ona baktı. Şimdi o’da kendine soruyor gibiydi: Gerçekten 2 soykırımın suçunu daha taşıyacak kadar güçlü müydü? Jagaroth’un gözlerinin içine bakarak:
-Ben 903 yaşındayım Kasterborous galaksisinden, Galiffrey’den gelen bir Zaman Lorduyum. Bu Dünya ve insanları benim korumam altında, eğer onları tehdit eden bir şey varsa hiçbir şeyden çekinmem. Çünkü buna neden olan sizlersiniz. Alternatifleri hiçbir zaman dinlemiyorsunuz. Gözlerime bak Kasoia sence bunu yapamayacak bir korkağa mı benziyorum ben?
-Bunu bana değil Doktor yok ettiğin ve yüzyıllarca acı ve ıstırap çektirdiğin Daleklere,Sontaranlara,Siberlere,Zygonlara sormalısın. Ama onlara soramazsın çünkü onları yok ettin. Her zaman yaptığın gibi.
-Ben sadece evreni koruyordum. Seçenekleri vardı, benim asla sahip olamadığım seçenekler.
Bu sırada Donna TARDIS’ten çıkmıştı. Konuşmaları yarımda olsa duymuştu:
-ND mi BS? Gerçekten silahlarınıza ve aletlerinize bu kadar inekçe isimler bulmayı bırakmalısınız.
Doktor geldiği gibi hızlı ve sert bir şekilde içeri girdi.Doktor son bir defa TARDIS’i çalıştırmayı denedi yine olmayınca konsola bir tekme savurdu.
-Her şeyi yapabilirim ben!!! Diye bağırdı öfkeyle TARDIS konsoluna doğru.
Yüzünde karamsar ve sinirli bir ifadeyle olduğu yere çöktü. Donna’da yanına gelip oturdu ve ona bakarak:
-NDBS ne demek Doktor?
-Nükleer Dalga Boyları Silahı. Sen ona saldırdığında senin saldırından açığa çıkan enerjiyi emiyor. Sonra gücünü arttırıp o enerjiyi sana geri yolluyor. Böylece her daim senden daha güçlü bir saldırı gerçekleştiriyor.
-Peki ne yapacağız? diye sordu umutsuz bir sesle
-Hiç bir fikrim yok Donna dedi fısıldar gibi bir sesle. Burada sıkıştık Donna çıkış yolumuz yok dedi sesini incelterek sonra tekrar etti: Çıkış yolumuz yok. Çıkış yolumuz yok.
-İçine Vashta Nerada mı kaçtı Doktor? Tekrara düşmeye başlıyorsun da. Doktor kahkahayı bastı. O kadar yüksek sesle gülüyordu ki sesi Jagarothlara kadar gidiyordu. Donna garipser bir şekilde bakıp: O kadar komik bir espri değildi Doktor dedi. Doktor kahkaha göz yaşlarının arasından Donna’ya bakarak:
-Donna senin soğuk esprine gülmüyorum ben dedi.
-İltifat için teşekkürler zaman çocuğu. Neye gülüyorsun sen peki?
-Şuraya bak Donna dedi konsolun altında eldiven gibi bir aleti işaret etti. Tam göz hizalarındaydı. O alet Donna çıkış yolumuz bizim bir Zaman Manipülatörü.
-Zaman neyi?
-Manipülatör Donna. Bu alet bana kapsülsüz yolculuk imkanı sağlayacak dedi. Yerinden kalkıp manipülatörü eline aldı.
-Peki ben? Diye sordu Donna. Doktor tek kaşını kaldırarak Donna’ya baktı.
-Üzgünüm Donna, Jagarothlar tehlikelidir.Teknolojileriyle neler yapabildiklerini gördün.Daha önce de onlardan biriyle karşılaştım ama o sadece sanat hırsızıydı.900 yaşındayım ama hala bir kişi üzerinden bir toplumu yargılamamayı öğrenemedim. Burada kalman gerekiyor.
-Beni dışarı da bir avuç Jaguar yaratıkları varken burada bırakıp giderek mi güvende tutuyorsun?
-Jagaroth. TARDIS’te güvende olursun Donna. Hiçbir şeye dokunma ve sadece bekle. Sana bir şey olmasına izin veremem dedi sonra TARDIS tarayıcısına bakarak vericinin sinyal yolladığı geminin koordinatlarını manipülatöre girdi. Donna’ya dönüp ‘’Hoşçakal Donna’’ dedi. Bir düğmeye bastı ve etrafında bir ışık oluştuktan sonra ortadan kayboldu. Dünyanın yörüngesinde ki Jagaroth gemisinde koridorda bir ışın oluştu. Ve Doktor koridora cisimleşti. Hasta ve ayakta zor duran bir insan gibi duvara yapıştı:
-Tanrım!!! Kapsülsüz yolculuklardan nefret ediyorum. Her zaman aynı saçma etkiyi bırakıyor. O böyle kendi kendine söylenirken üç Jagarothlar koridora yöneldi. Doktor onları görür görmez yanında ki boşluğa girip saklandı. Jagarothlar yanından onu görmeden geçti. Görünmeden hızlı bir şekilde önünde ki diğer boşluğa geçti. Ceketinin cebinden sonik tornavidasını çıkarıp fısıldar gibi kendi kendisine söylendi:
-Ana güverteye ulaşırsam her şey çok daha kolay olacak. Önünden Jagaroth geçiyordu ve doğrudan onun olduğu tarafa doğru geliyordu. Karanlıktan yararlanıp görünmemek için arkaya doğru bir adım attı. Beli aniden buz kesmişti. Arkasını döndüğünde tam arkasında bir asansör olduğunu ve kapısına yaslandığını fark etti.
-Asansör mü? Kim bir uzay gemisine asansör koyar ki? diye söylenirken Jagaroth’un kendisine yaklaştığını hatırladı. Hızlı bir şekilde asansöre bindi.
-Düğmeler yok sanırım metamorfik sistem. Peki beni ana güverteye götürebilir misin?
Doktor bir kaç saniye daha bekledi. Hiç bir hareket olmayınca komutu tekrar etti:
-Beni ana güverteye götür. Dedi ama bu seferde bir hareket yoktu. Bir ses yükseldi asansörün içinde:
-Ana güverteye gidemezsiniz çünkü zaten bulunduğunuz kat ana güverte olarak gözükmektedir.
-Ne? Zaten ana güvertede isem bunu bana neden en başında söylemedin? diye sordu asansöre(!)
Asansör huşu dolu bir sesle Doktor’a karşılık verdi:
-Asansörün ses sistemi ikinci yanlış komutta devreye girmek üzere ayarlıdır.
Sinirli bir şekilde kapıyı açtı. Dışarı çıktı. Etrafı biraz inceledikten sonra kimsenin olmadığına emin olduktan sonra ana koridora çıkıp yürümeye başladı. Hala dikkatli davranıyordu. Ana koridor tamamen boştu, Doktor adımlarını hızlandırdı. Koridorun sonunda büyük bir kapı vardı ve Doktor’un tecrübelerine göre büyük kapılar da genelde ana güverteye açılırdı. Doktor kapının önüne geldiğinde durdu etrafına bakındı. Ara koridorlarda da kimse yoktu. Kapıyı açmak için ölü kiliti kırmak gerekiyordu. Ve ölü kilitte bir güvenlik sorusuyla kırılabilirdi. Doktor gözlüklerini takıp yanındaki bilgisayar ekranına dokundu. Soruyu yanıtlamak için 20 saniye verilmişti. Doktor eğer 20 saniye içinde yanıtlamazsa güvenlik alarmının çalacağını biliyordu.
-18’in 1 bölü 9’u kaç eder? Bu saçma sapan soruyu güvenliğe koyduklarına inanamıyorum. Kaç olabilir? Sonra aklına birden gelmiş gibi-ki aslında gerçekten aklına birden gelmişti- tabii ya 4. Mutter Spiralinde bütün soruların cevabı 4’tür. Ekrana 4 diye yazdı. Kapı eski püskü bir kapı-ki zaten bu eski püskü bir uzay gemisi kapısıydı- gibi açılmıştı. Ana güverteden kimse yoktu. Doktor doğru tahmin etmişti. Düşük seviyeli askerlerden kimse ölü kilit şifresini bilmiyordu. Şifre sadece Kenneyth ailesine mahsus olmalıydı. Ana güverte ve konsollar yeterince dağınıktı. Birkaç dakika uğraşıyla vericiye giden sinyali yöneten konsolu bulmuş ve kapatmıştı.
O sırada Dünya’da Buckingham Sarayında:
Bir Jagaroth gelip liderlerine rapor verdi:
-Efendim, sinyal kapandı. Gemiden sinyal alamıyoruz. Jagaroth lideri önüne dönüp TARDIS’e baktı:
-Doktor!!! Diye bağırdı. Yanındakilere döndü: Öyle aptal aptal bakmayın belli ki Doktor gemiye çıktı gemiye dönüyoruz. Rapor için gelen Jagaroth lidere dönerek:
-Peki ya TARDIS efendim?
-Savaş ganimeti olarak alacağız hemen koordinatları gir ve bizi gemiye ışınla.
-Hemen efendim!!!
Jagaroth lideri-ya da aile reisleri- yanındakilere dönerek:
-Madem Doktor uyarımızı dinlemedi o zaman bunu bir soykırımla ona ödeteceğiz!!!
Yörüngede ki Jagaroth gemisine geri dönüyoruz:
Jagarothların ve TARDIS’ın(içindeki Donna ile birlikte) gemiye ışınlandığından habersiz Doktor işlerine devam ediyordu. Tam bu sırada ana koridordan geçen bir Jagaroth ana güverteye birinin girdiğini görüp kapıdan içeri girdi. Doktor’u görünce caucilion silahını(bu silahın içinde Jagaroth’ta oldukça bol miktarda-bizim gezegenimizde ise sadece 25 gram-bulunan Astatin elementi vardır.Kurşun şeklindedir ve deriye saplandığı anda kana işleyip birkaç dakika içinde sonunuzu getirir ki bu hiç hoş olmaz) çıkarıp:
-Konsoldan uzaklaş ve ellerini havaya kaldır.
Doktor sesini duyunca bir an hareketsiz kaldı. Yüzünde ki ciddi ifadeyle arkaya dönerek ellerini havaya kaldırdı.
-Peki teslim oluyorum dedi sonra ekledi: Ama bilmen gereken bir şey var az önce geminin nötrino akışlarını tersine çevirdim. Yani gemi 30 saniye içinde patlayabilir. Bence sen de çıksan iyi olur dedikten sonra gülümseyip manipülatöre basarak kendi daha önce ayarladığı koordinatlara ışınlandı.
Doktor TARDIS’ın olduğu yere ışınlandı ama planladığı gibi ortada bir TARDIS yoktu. Ne olduğunu anlaması bir kaç saniye sürdü. Jagarothlar TARDIS’ide almışlardı.
-Olamaz gemi yok olacak ve Donna’da orada. Ceketinden hemen Martha’nın kendisine bıraktığı eski telefonu çıkarıp Donna’yı aradı. Bir yandan da ‘’Hadi Donna hadi’’ diye bağırıyordu. Telefon açılır açılmaz Doktor tek nefesle hızlı bir şekilde:
-Donna merhaba, az önce Jagaroth gemisine ışınlandın muhtemelen fark ettin sakın TARDIS’I terk etme. Geminin nötrino akışını tersine çevirdim. 10 saniye sonra o gemide bir patlama olacak. O patlamadan seni kurtaracak tek şey: TARDIS tamam mı o yüzden sakın TARDIS’ten çıkma.
Donna kelimeleri daha yeni sindirmişken Doktor telefonu yüzüne kapadı. Ve Buckingham’dan çıkıp ceketinden sonik tornavidasını çıkarıp ayarladı.
-Eğer sonik tornavidamı ayarlayıp TARDIS’ın kilitlenmesini sağlarsam dosdoğru buraya getirebilirim. Yani umarım.
O sırada Jagaroth uzay gemisinde:
Jagarothların lideri ışınlandıktan iki saniye sonra gemide alarm sesleri yankılandı. Kendini imha için sadece 10 saniye kalmıştı. Durdurmanın imkanı yoktu. Bu acil ve içinden çıkılmaz durumda bile soğukkanlılığını koruyarak yanında ki Jagarothlardan birine döndü:
-Bizi Buckingham’a geri ışınla, hemen diye bağırdı. Yanındaki Jagaroth kekeleyerek:
-Efendim, bunun için ana güverte konsoluna gitmeliyiz. Jagarothların lideri öfke ve nefret dolu bir sesle bağırdı:
-DOKTOR!!!
Tam bu sırada onun sesi patlamayla kesildi. Jagaroth gemisi ve içinde ki Jagarothlar yok oldu. TARDIS ise her başıboş kaldığı sırada yaptığı gibi en yakın yer çekimi merkezine doğru yol aldı: Dünya’ya. TARDIS atmosfere girdiğinde yok oldu. Doktor’un yolladığı sinyal işe yaramıştı. TARDIS Doktor’un bulunduğu yere-daha doğrusu üstüne- cisimleşmişti. Doktor aniden Donna’nın karşısında belirdi. Donna şaşkın bakışlarla Doktor’a bakarken aniden bir tokat attı. Doktor yüzünü tutup Donna’ya dökerek:
-Teşekkür ederim bunu hak etmiştim Donna.
-Senin güvenlik anlayışın patlayan bir uzay gemisinden beni bırakıp, sonra buraya getirmek miydi?
-Aslında sadece burada kalacaktın. Ama her zaman işler iyi gitmiyor biliyorsun. TARDIS’ın tarayıcı ekranından yörüngeye baktı: Gemileri yok olmuş dedi. Doktor’un yüzü birden ciddileşmişti:
-Onları uyarmıştım. Bir şans verdim. Onlara bana sunulmayan bir alternatifi sundum. Geminin nötrino güç kaynaklarını tersine çevirince güç bütün gemiye yayılmak yerine merkezde toplandı.Bir kaç saniye içinde de merkezde aşırı yüklenme gerçekleşince gemi patladı.Patlama iç patlamayı dengeledi.Son kalan Jagarothlarda yok oldu. Sonsuza kadar. Elleriyle konsola çöktü. Geçen sefer başına gelen toplu intihar ve sonra bu olay onu iyice yıpratmıştı. Donna Doktor’un omzuna hafifçe dokundu:
-Senin suçun değil Doktor, sen onlara farklı bir yol göstermiştin. Onlar bunu kabul etmedi bu da onların sonlarını getirdi.
Doktor başını kaldırıp Donna’ya baktı. Gözlerinde ki hüzne rağmen hafifçe gülümsedi:
-Norveçliler ne der bilirsin Donna Dedi sonra ekledi: Atatürk gibi düşünmeliyiz.
-O kim?
-Bir devlet adamı. Onu daha önce hiç görmemiştim. Bir ara gitmeliyiz. Belki ondan önce bir Beatles’ı görmeye de gidebiliriz. Ama önce eve uğrayıp bir çay içelim. Slyvia umarım geciktiğimiz için kızmaz.
Donna sonradan aklına gelmiş gibi hatırlayarak bir soru sordu aslında bu gerçekten de sonradan aklına gelen bir soruydu:
-Peki, şimdi yukarıda başbakan ve kabinenin tamamı öldü. Asıl başbakan ve bakanlar nerede?
-Holografik bedenlerin canlı kalması için ‘’giydiği’’ bedenin sahibinin hayatta kalması gerekir. Muhtemelen şu an uyanma aşamasındadırlar. Yakın zamanda gerçek David Cameron bir açıklama yapacaktır.
-Doktor
-Efendim Donna? Diye yanıtladı konsoldan kafasını kaldırıp.
-Ben bir şey demedim.
-Biri Doktor dedi Donna. Doktor’un gözü yavaşça kapıya doğru yöneldi. Hızlı adımlarla kapıya kadar gidip açtı. Etrafa dikkatlice bir bakış gezdirdikten sonra kapıyı kapatmadan içeri girdi. Birkaç saniye sonra elinde iki kap ile dışarı çıktı. Donna ne olduğunu anlamak için arkasından dışarı çıktı. Doktor TARDIS’ın mutfağından getirdiği 2 kabı bir kedinin önüne bıraktı. Birinde su diğerinde ise kedi maması vardı.
-Çok susadın değil mi? diye fısıldar gibi konuşuyordu. Arkasında şaşkın bakışlarla kendini izleyen Donna’ya döndü:
-Kedileri pek sevmem. Sonra kediye dönerek: Hey!!! Birisi seni sevmediğinde ona küfredemezsin dedi sonra Donna’ya dönerek: Kedi dilini biliyorum Donna. Ama sonuçta onlar da canlı ve yazları epey zor geçiyor onlar için, bu yüzden gördüğümde yardım ediyorum. Bilirsin benim durumumda bir kediye rastlamak çok zor bir olasılık. Allons-y’leyelim yoksa çay saatine geç kalırız.
Donna arkasından TARDIS’e gelirken: Sana kim seslenmiş bu arada?
-Hiç kimse. Sanırım yanlış duydum. Artık Usta gibi olmayan sesleri duymaya başladım.
-Gerçekten kedi dilini biliyor musun?
-Evet.
-Hayır, benimle alay ediyorsun. Kedilerin bir dili yoktur olsa bile sen o dili konuşamazsın zaman çocuğu.
-900 yaşında bir Zaman Lorduyum ve zaman makinemle evreni koruyorum ama sen kedilerin de bir dilinin olmasına mı şaşırıyorsun? Ve evet tabii ki konuşabilirim Donna ki konuşuyorum da. Marslı bitti şimdi zaman çocuğu demeye mi başladın?
-Bununla bir sorunun varsa derdini benimle paylaş zaman çocuğu. Tabi paylaştığın son şey olur bu.
Doktor Donna’ya bakıp gülümsedi. Arada sırada yaptıkları bu atışmalar Doktor’a iyi geliyordu. Donna’ya bakarak:
-Nerede kalmıştık? Ah,tabi beş çayı Donna. Donna sol kolunu kaldırıp saatini göstererek:
-Saat 7.
-Donna benim bir zaman makinem var. Ben çay saatlerine asla ama asla geç kalmam dedi gülümseyerek.
Coşkulu ve heyecanlı bir şekilde Doktor konsolun çevresinde dönüp düğmelere basıp ayarladı. Donna’ya gülümseyip damak çatlattı:
-Eve dönüyoruz Donna. Allons-y dedi neşe dolu sesiyle,kolu yukarı doğru itti. Konsol bir kez daha yukarı aşağı oynayıp tanıdık sesi çıkardı ve bu kez onları tanıdık bir yere götürmek üzere hızlandı.
Kim o adam?
Şafak gibi beliren Dünya’nın üzerinde
Bizi koruyan ve gözetleyen
Güneş kadar parlak
Ve Yalnız bir Tanrı kadar görkemli olan…