”Kimsenin inancı saçma değildir. Herkesin inandığı şeye inanmak için mutlaka bir nedeni vardır.”
”Hayır Donna. Bunu yapmak zorunda değilsin” Doktor’un karşısındaki üstüne yürümeyi bırakıp olduğu yere çivi gibi çakıldı. Birkaç saniye hareketsiz kaldıktan sonra elini öne doğrulttu ve o mekanik ruhsuz sesi duyuldu:
-Silineceksin Doktor!!!
Bu sırada Donna çalıların arasından koşarak Doktor’un yanına geldi:
-Koş!!! Doktor daha ne olduğunu bile anlamadan elini kapıp arkasından sürüklemeye başladı. Siber’de onları takip etmeye başladı:
-Epey hızlı bir teneke bu. Düzenli sporun yararları. Ben de başlamalıyım diye bağırdı Doktor’a soluk soluğa Donna. Az ileride yanında Thros ile birlikte Kronos bekliyorlardı. Kronos Donna ve Doktor yanlarına gelince Thros’a ateş et diye bağırdı. Thros ateş ettiği anda Siber’de onu vurdu. Siber paramparça olmuştu ama Thros’da yere düşmüştü. Doktor Thros’u hafifçe doğrultup:
-Az dayan seni içeri taşıyabilirim.
-Doktor. Boşuna uğraşma benim için artık çok geç. Diğerleri için koşuşturmalısın.
Doktor onu duymazlıktan gelerek yerden kaldırıp sarayın arka tarafında bulunan sağlık merkezine kadar taşıdı. Boş yataklardan birine yatırdı. Steteskopunu cebinden çıkarıp kalbini dinledi. En ufak bir nabız bile yoktu. Doktor sabit bakışlarla gözünü önündeki duvara dikti. Kronos sessizce fısıldar gibi:
-Asker, öldü mü Doktor?
Doktor gözlerini duvardan ayırmadan bağırarak: Onun bir adı vardı. O, Thros’tu. Gözlerini bütün hiddetiyle Kronos’a dikerek devam etti: O insanları sarayın içine çek Kronos!!!
Kronos birkaç saniye sessiz kaldı. Önündeki yatakta öylece cansız yatan askerine baktı. Bedende gözlerini ayırmayarak Revir’in kapısında bekleyen iki askere seslendi:
-Askerler!!! General Cairpre’yi çağırın bana!!! İfadesiz bir yüzle Doktor’a baktı. Bir dakika içinde Cairpre’de Kronos’u selamlayarak içeri girdi:
-Cairpre askerleri ve sivilleri içeri çek. Onlara saldırmayın, zaman kazandırma taktiklerini uyguluyoruz.
-Emredersiniz efendim!!! Peki ya geçit paneline yaklaştıklarında müdahale edelim mi?
-Hayır. O zamana kadar biz’de taşlarımızı oynamış ve boşlukları doldurmuş* olacağız Cairpre.
-Peki efendim!!! Son kez selamı verip, arkasını dönerek odadan çıktı.
Doktor Donna’ya baktı: O neydi Donna?
-Amiral’in dediği gibi: Bu bir tuzak. Anlamadın mı hala? Seni oraya çekmek için sesimi taklit ettiler. Sepherinelerin yaptıkları gibi. Ölebilirdin Doktor, biraz dikkat etseydin tuzağı fark ederdin.
-B…Ben…gerçekten…özür…dilerim…ben…bir an…sen de…gittin…sandım.Zorlukla yutkunarak konuşuyordu.Donna kollarını açıp Doktor’a sarıldı:
-Üzgünüm Doktor. Biliyorum, olanlar fazla geliyor ama kurtarmamız gereken bir gezegen var. Milyonları yaşamın olmadığı bir boyuta tıkacaklar.
Doktor Donna’dan ayrıldı. Durum ciddiydi ve onlar basit sorunlarla ilgilenerek bu durumi geçiştiriyorlar:
-Atlantis evet. Birkaç saat içinde bir şey yapmazsak bütün ada, eski Dünya ve Atlantis insanlarıyla başka bir boyuta çekilecek. Kimse’de kurtulamayacak, herkes orada kapalı kalacak. O zaman biz neden duruyoruz? İnsanlar Dünya’ya fazlasıyla zararlılar, yine’de boş bir gezegenden iyidir.
-Peki ne yapacağız?
-TARDIS’e gideceğiz Kronos. Koşma zamanı!!! Hızlı bir şekilde revir’in kapısına yöneldiği sırada birden aklına geldi gülümseyerek: Bu arada, Thros kalkabilirsin.
Thros aniden yerinden doğrulunca, Donna korku dolu bir çığlık koyverdi. Kronos’un gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Thros gülümseyerek yataktan kalktı ve ayağa dikilerek bileğini gosterdi. Bileğinde bir alet vardı ve tam nabız bölgesinde ışığı bir yanıp, bir sönüyordu. Doktor’un gülûmsemesi iyice yüzüne yayıldı:
-Sontar tıbbi teknolojisi!!! İster Siber, ister Dalek vursun istersen 1243.kattan aşağı çakıl. Beyin ölümün yoksa organlarını tamir edebilir.
-Ölmediğini biliyordun ama bize söylemedin mi Doktor? diye bağırdı Donna. Az önce birinin ölümden hayata döndüğünü görünce şok olmuş, yüzü ölü beyazına kesmişti.
-Bu çok soğuktu Doktor. Senin standartların için bile soğuktu dedi Kronos neredeyse sessiz bir sesle. Doktor yavaşca Kronos’a yaklaşıp gözlerini onunkilere dikti:
-Kronos. Az önce hissettiğin o acıyı, bütün askerlerin ve sivillerin öldüğünde daha güçlü hem de 1000 kat daha güçlü hissedecektin. Gerçekten çok üzgünüm ama gerekliydi. Başka türlü seni ikna edemezdim. Başka…türlü inançlarının insanlığından üstün olmadığını gösteremezdim. Thros’a dönerek gülümsedi: Thros sen revirdesin. 2 saat boyunca o aleti çıkarma, bu sürede seni ”tamir edecek” dedi. Arkasını dönerek TARDIS’e doğru yürümeye başladı.Kimsenin gelmediğini fark edince arkasını döndü:Hadi yeterince zaman kaybettik, gidelim.
Donna’nın yanına gidip elini tutup, yanına sürükledi. O daha olayın şokunu atlatamamıştı. Bir Siber tarafından öldürülen biri az önce hayata dönmüştü. Doktor Donna’yı ve Kronos’u peşinden sürüklerken gökyüzünde Siber gemisinde başka şeyler oluyordu.
*: Burada bahsedilen şey satranç benzeri bir Türk oyunu olan Mangaladır.
———————————
-Askerler geri çekiliyor. Zafer bizim, Atlantis çökecek!!!
-O kadar emin olma Siber Denetçi diye yanıtladı ”Efendisi” onu. ”Doktor deli bir adam olabilir ama aptal değildir. Bir yerlerde bir şeyler planladığından eminim. Siberlerine dikkatli olmasını söyle, her türlü önlem alınsın. Doktor’un cesedini su üstünde görmek istiyorum”
-Emrederseniz Efendim.
———————————
-Evet bir planım var diye yanıtladı kendisine ”Bir planın var mı?” diye soran Donna’yı, konsol üzerinde ayarları yaparken devam etti: İlk önce o gemiye gideceğiz. Kronos bu teknolojiden daha önce anlatılarda kendisine bahsedildiği halde yine’de görünce şaşırmıştı:
-Oraya bununla mı gideceğiz? İçi dışından daha büyük bir uzay-zaman gemisiyle?
-Evet dedi Doktor sakin bir şekilde. Ne bekliyordun Kronos? Elimize bir havlu alıp otostop çekmemizi mi? Gerçi işe yarayabilirdi ama inan bana bu yol daha kısa
Konsol kolunu aşağı itmesiyle sarsıntıyla ve o tanıdık uğultu yine duyuldu. TARDIS yavaş yavaş gemide cisimleşirken Siberler tarayıcılarında izin bir giriş yapıldığını farketmişlerdi. TARDIS’in cisimleştiği alanın etrafını sarmış, hazır bekliyorlardı.Doktor kolu indirip, trençkotunu düzeltti. Cebinden soniği çıkarıp konsolda bir boşluğa taktı ve bir düğmeye bastı.Donna ve Kronos’a dönerek:
-Eğer hazırsanız, planın ikinci kısmına geçelim: Dışarı çıkıyoruz. Kapıya yönelip dışarı çıktı, Donna ve Kronos’da hiçbirşey söylemeden onu takip ettiler. Donna bu seferde düzgün bir planı olduğunu düşünüyordu. Siberler Doktor’u görünce ruhsuz sesleri duyuldu:
-Doktor!!!
-Hasta. Doktor gülümseyerek ekledi: Bu espri hiç eskimiyor. Merhaba,bilim çağının mekanik ruhsuzları!!!
-Kendin düşük seviyenle bizimle alay ediyorsun Doktor ama Atlantis geçide gömüldüğünde bu neşen silinecek.
-Sürekli bir ”Efendi”den bahsediliyor. Efendi kim?
-Efendi evrenin sahibidir. Biz ona hizmet ederiz. Her şey onun emriyle olur. O’nun haberi olmadan yaprak bile kımıldayamaz.
-Pekala, sanırım bir çeşit Tanrı bu. Ama asıl soruya cevap vermediniz: Efendi Kim? Zaman Lordu mu?
-Zaman Lordları gibi düşük canlılardan emir almayız. Efendimiz yücedir.
Bu sırada ana güvertenin ön kapısı açıldı. İçeriye üzerindeki anlaşılmaz sembollerden bir tür din görevlisi olduğu anlaşılıyordu. Küstah bir şekilde gülümseyerek TARDIS’in önüne gelerek durdu. Siberleri arkasına almıştı. Doktor onlardan biri olduğunu düşündü, adam’ın konuşması’da onu doğrulayacaktı:
-Ben İmparatorluk Baş Kahini Frew. ”Efendi” benim. Diz çökün iğrenç kafirler.
-Bir insan mı? Hayır sen ”Efendi” değilsin, bu bir kandırmaca olmalı. Siberler asla bir insana itaat etmezler.
-Kanıt istiyorsan büyük bir sevinçle isteğini yerine getirebilirim. Yanındaki Sibere doğru önce ”Öne Çık” dedi. Siber sorgusuz itaat edip bir adım öne gelerek Frew ile aynı hizaya geldi. Doktor sadece olan biteni izliyordu. Frew’in küstah gülümsemesi bütün yüzüne yayılmıştı. ‘”Kurtulun hepsinden” diyerek Doktor,Donna ve Kronos’u işaret etti. Siber kolunu hızlı ama makinelere özgü bir şekilde kaldırıp 3 ölüm ışınını arka arkaya ateşledi. 3’ü de TARDIS’in önünde görünmez bir kalkan tarafından çekildi. Şimdi gülumseme sırası Doktora geçmişti:
-Hamle sırası ben de sanırım Frew!!! Doktor iki elini hafif bir şekilde havaya kaldırarak iki kez birbirine vurdu. TARDIS’de birden John Lennon’un Imagine parçası kaldığı yerden çalmaya başlamıştı. Siberler birer birer yere düşmeye başladılar. En son Siber’de yere düşünce Doktor ellerini yine birbirine çarparak müziği durdurdu:
-Sonik Tornavida-John Lennon ve TARDIS bir arada harikalar yaratıyor değil mi Frew? Geminin kontrol konsoluna doğru yürümeye başladı. Donna’da Siberlerin üstünden atlayarak onu takip ediyordu. Frew silahını* çıkararak Doktor’a doğrulttu.
*:Burada silah denilen madde 32.yüzyıl Jygar’ından alınan bir Caucilion silahıydı. Daha önce’de belirtilen bu silahın açıklamasını Sahte Başbakan’da bulabilirsiniz.
———————————
Atlantis’te ise General Cairpre sivilleri ve askerleri saray’ın gerisine çekmişlerdi. Her kafadan bir ses yükseliyor. Askerler ”Neden savaşmıyoruz da öldürmelerini bekliyoruz?” diye sorarken, siviller ”Poseidon bizi cezalandırdı” diye hayıflanıyorlardı. Cairpre en sonunda bir konuşma yapma gereğini duyarak bir taşın üstüne çıktı:
-Askerler ve saygıdeğer yüce Halk!!! Burada ne ölmeyi bekliyoruz, ne de Poseidon bize kendi askerlerini göndererek cezalandırdı. Bir plan dahilinde hareket ediyoruz. Eğer burada kalırsanız ve Siberlerle savaşmazsanız o zaman kimse ölmez ve şehir kurtulur. Yüce Kralımız Kronos her zaman en iyisini bilir. Poseidon’un zafer şarkısı bizim için söylenecek.
Hem asker hem de sivillerden bir alkış koptu. Kalabalıktan bazıları’da dua ediyordu. Cairpre’de Kral’ın yabancı bir adamı dinlemesini kaldıramıyordu ama onun şehri kurtarabileceğine inanmak istiyordu.
———————————
-Onlara ne yaptın Doktor?
-Sonik tornavida TARDIS’de kayıtlı müziğin frekansını arttırdı. Yüksek frekans ve hertz ile birlikte kısa devre yapmaları çok kolay oldu. Her zaman işe yaramıştır.
-Bunu canınla öd… Cümlesini tamamlayamadan Kronos arkasından bir yumrukla onu yere serdi.
-İyi işti Kronos
-Zaten sabahtan beri hiç konuşmadan bekledim. Benim de bir katkım olsun istedim.
-Şimdi ne yapıyoruz? Bunu soran Donnaydı. O’da suskunluğunu yeni bozmuştu.
Doktor bir şeyler arıyordu. Düğmelere bakıyor, üstlerindeki karışık sembolleri anlamaya çalışıyordu. En sonunda konsolun diğer ucunda aradığını buldu.
-Bir an için sistemi değiştirdiklerini düşündüm.Şuraya bak ne kadar güzelsin öyle, sana kısa devre yaptırmak bana büyük bir acı veriyor. Eline geçen bir demet kabloyu hızlı bir şekilde çekerek kopardı. Kabloların kopmasıyla beraber etrafa elektrik mavisi bir kıvılcım saçıldı. Doktor kıvılcımın etkisiyle geriye çekilmişti. Siber gemisi aniden öne doğru eğilmiş ve düşerken eğim nedeniyle TARDIS’de aniden konsola doğru kaydı ve çarparak konsolu parçaladı. Bu patlama tam yanında gerçekleşince Doktor birden duvara savruldu. Kronos ve Donna koşarak baygın halde ki Doktor’u TARDIS’e taşıdılar.
-Doktor? İyi misin?
-Sarah Jane? Ne oldu bana? eliyle başını tutarak, zorlukla yutkundu.
-Ben Donna, Doktor hemen kalkmalısın. Gitmeliyiz. TARDIS’i sadece sen kullanabiliyorsun.
-Donna Noble. Ahhh, başım. Ayağa kalkarak, konsola tutundu. Sonik tornavidayı koyduğu yerden alıp tekrar cebine koydu. Kolu yukarı iterek yine Atlantis’e ayarladı.
-Doktor, diğer gemiler ne olacak?
-Kronos Fianna Topluluğunun tek zaafı bu. Bir savaşta gemilerinin bütün anti-yerçekim sistemi ana gemidedir ve ben az önce onu yok ettim. TARDIS sağ olsun.
Kapıya yönelerek dışarı çıktı. Cairpre TARDIS’in cisimleştiğini gören bir asker tarafından haberdar edilmiş ve oraya gelmişti. Doktor ve diğerlerini görünce selamladı.
-Hayır selamlamayın Tuğgeneral. Durum nedir?
-General efendim diye düzeltti Doktor’u. Söylendiği gibi tüm askerler ve siviller sarayın arka tarafında korunaklı bir bölgede konuşlandı. Siberler’in panele ulaştığını haber aldık. Şu anda geçit 1.aşamadan 2.aşamaya geçiş yaptı.
-2.Aşama mı? O nedir?
-Atlantis’in diğere boyuta geçişlerini kadimler aşamalara bölmüşlerdi. İlk aşamada önce geçit açılıyor ve bir çekim alanı oluşturuyor. Sonra Atlantis yükseliyor, bunu’da ayrıştırıcı motorlarla yapıyorlar. Doktor burada ozür dileyerek araya girdi:
-Affedersin, Atlantis nasıl ”yükseliyor”?
-Gerçek anlamda yükselmek efendim. Atlantis ayrıştırıcılarla motorlar yardımıyla yükseliyor. Bu motorlar içeride depolu suyun hidrojenlerini ayrıştırarak bir yakıt olarak kullanılıyor. Biliyorsunuz efendim, hidrojen fazlasıyla yanıcı ve en ufak bir miktarı bile bu işleme yetiyor.
-Peki ya ikinci aşama da neler oluyor? diye sordu Donna.
-İkinci aşamada ise Atlantis ilk konumuna gelerek yani suyun üstüne geçidin çekim alanına giriyor. En sonunda 3.aşama da Atlantis denize batıp geçide yaklaşırken boğulma önlemine karşılık olarak ada kalkan ile kaplanıyor.
-Zaman? diye sordu Doktor gözlerini kapatarak.
-Şu an ikinci aşamadayız. Yani sadece 20 dakikamız var.
Doktor olduğu yerden kıpırdamadan gözleri kapalı bir şekilde düşündü. Aklından bir dolu fikir geçerken, en sonunda karara varmış bir şekilde gözlerini açtı. Kronos’a bakarak:
-Kronos, şehri kurtaramayız.
-Biliyorum zaten. İkinci aşamadan sonra Arşaluys planı durdurulamaz. Aynı şeyi düşünüyoruz sanırım Doktor.
Doktor’un yüzüne ”Evet” anlamına gelen bir gülümseme yayıldı.
-İnsanları kurtaracağız diye tamamladı eksik cümleyi Donna.
-Cairpre, bütün askerlerle birlikte halkı buraya getirin. Revirleri’de kontrol edin, kimse kalmasın. Tek bir kişi ölsün istemiyorum.
-Emrederseniz Kralım. Cairpre sarayın arka tarafına doğru koştu.
Doktor Donna ve Kronos’a TARDIS’e girmeleri gerektiğini ve hazır olmalarını söyledi. TARDIS’in kapısını açıp onları içeri aldı. Bu sırada topraktan bir çatırdama sesi geldi. Atlantis geçitten geçebilmek için en baştaki konuma su üstüne gelecek ve en sonunda denize batacaktı. Cairpre bu sıradsa düzene sokulmuş bir şekilde siviller ve yanlarında onları korumak için konuşlanmış askerlerle birlikte geliyordu. TARDIS’i kapısını onlara açtı, herkesi içeri aldıktan sonra kıyıda biri ”Kurtarın beni, lütfen yalvarıyorum” diye bağırarak havar ediyordu. Muhtemelen Atlantis yükseldiği sırada oraya düşmüştü, Doktor oraya doğru koştu. Oraya gittiğinde yardım isteyenin Frew olduğunu gördü. Hala:
-Lütfen, yardım et bana. Ölmek istemiyorum, yalvarırım Doktor. Sadece ifadesiz bir yüzle ona bakmakla yetiniyordu.
-Buraya nasıl geldin?
-Işınlama sistemi. Sohbetin sırası değil Doktor, lütfen kurtar beni.
-Bütün bunları sen yaptın. Siberleri sen yolladın, insanların inançlarıyla oynayarak onları ölüme terk ettin. Yukarıda milyonlar öldü. Sana yardım etmek için bana bir neden söyle? Tek bir neden?
-Ben de çok önemli bir bilgi var Doktor. Koşuşturmaya devam etmeni sağlayacak bir bilgi ve bana yardım edersen sana o bilgiyi verebilirim.
Doktor her ne kadar yardım etmek istemese’de elini uzatarak Frew’i yukarı çekti. Üstündeki toprağı silkeleyen Frew kıyafetinde ki tozlardan başını kaldırıp Doktor’a bakarak:
-Tanrı senden razı olsun Doktor. Cebinde sakladığı silahı çekerek Doktor’a doğrulttu. Yüzünde o her zaman ki küstah gülümsemesi vardı: Ve şimdi O’nun emrettiği gibi O’nun uğruna öleceksin. Doktor ellerini kaldırarak gözlerini ona dikti:
-Bana bir bilgi borcun vardı?
-Ne fark eder ki? Söylesem’de bu bilgi işine yarayacak kadar yaşamayacaksın bile. Zaten sana söylememin nedeni’de bu: ”Efendi” ben değilim.
-Siberler sana itaat ediyorlardı ama?
-Sadece bir oyun Doktor. Gerçekten bu kadar saf mısın? ”Efendi” şu anda oldukça güvenli bir yerde saklanıyor ve yakında tüm evrenin hakimi olacak.
-Ben burada olduğum sürece gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal bu Frew, bunu sen de biliyorsun.
-Ölüyken hiçbir şey yapamazsın Doktor. Frew en sonunda zafer kazanmanın verdiği güçle tetiğe bastı.’Silahtan sadece ”Tık” sesi yükseldi. Tutukluk yapmıştı. Frew eliyle silaha vurup bir kez daha tetiğe bastı. Aynı ses bir kere daha gelince Doktor’un gülümsemesi yüzüne iyice yayıldı. Frew ikinci kez hayal kırıklığına uğramanın verdiği öfkeyle deli gibi bağırmaya başladı:
-Neler oluyor?
-Siber gemisinde o silah yanındaydı. Siberleri öldürmek için yayılan frekans sadece Siberlere değil, tüm makinelere kısa devre yaptırdı. Siber gemisi organik sisteme’de sahip olduğu için ona etki etmedi ama silahın bundan kendi payını almış sanırım.
-Sen hiç ölmez misin?
-Hayır. Ama sana ne olur bilemiyorum? Trençkotundan sonik tornavidasını çıkararak ayarını yaptı. Frew’in üstüne doğru yürümeye başladı, Frew olacakları anlamıştı:
-Hayır lütfen. Ben sadece bana söylenileni yapıyorum. Senin işine yarayabilirim.
Doktor hiçbirşey söylemeden ifadesiz bir yüzle Frew’e doğru yürümeye devam etti. Adam belki kurtulurum umuduyla bir adım geri gitti. Doktor hala ona yaklaşıyordu. Frew korkudan titreyerek son kez ”Lütfen” dedi ve bir adım daha geri gitti. Adımı attığı anda suya düştü. Arşaluys Geçidi onu hemen çekmiş ve Frew gözden kaybolmuştu. Doktor boş gözlerle sadece Frew’in suda bıraktığı titreşime bakıyordu. Donna bu sırada TARDIS’in kapısından ona seslendi:
-Doktor 5 dakikamız var.
Doktor aynı ifadesiz yüzüyle TARDIS’in olduğu yöne koştu.İçerisi insanlarla dolmuştu ama TARDIS’in boyutsal büyüklüğü bu doluluk oranına rağmen insanları az gösteriyordu. Doktor hareketli bir şekilde konsol’un etrafında ayarlamaları yaparken bir taraftanda insanlara ”Bir yerlere sıkıca tutunun” diye uyarıda bulunuyordu. Doktor en sonunda gülümseyerek kolu yukarı kaldırdı. TARDIS her zaman ki sarsıntılarıyla birlikte ortadan yok oldu. Atlantis suya gömülmeye ve Arşaluys’un çekimiyle diğer boyuta çekilmeye başlamıştı. TARDIS kaybolduktan sonra’da ada tamamen çökmüş ve gözden kaybolmuştu. Atlantik Okyanusu hiçbirşey olmamış ve milyonların kanı tuzlu suyuna karışmamış gibi durgun bir şekilde durmaya devam ediyordu.
———————————
Bilinmeyen bir gezegende ki bir Siber Atlantis’in battığını ve geçitten geçtiğini “Efendi”sine haber verince, adam gülümsemeye başladı:
-Bu harika, sonunda ebedi düşmanım Doktor’dan da kurtuldum. Siber mekanik sesiyle eklemesini yaptı:
-Efendim, Doktor ve Atlantisliler ada batmadan önce kaçmayı başarmışlar. ”Efendi”sinin sevinci çok çabuk sönmüştü. Öfkeyle Sibere baktı:
-O zaman işe yaramaz bir adayı yok etmeniz benim ne işime yarayacak? Siber bir süre ”Efendi”sine boş boş baktıktan sonra yanıtladı:
-Özürlerimizi sunuyoruz ”Efendimiz”. Biz size itaat’e programlandık, fakat bu sefer başarısız olduk.
“Efendi”si önündeki satranç benzeri Rassilon oyununa baktıktan sonra yerine oturdu. Oyun tahtasının en başındaki Siber benzeri taşı alıp yan yatırdı.Taşla bu hareketi yaptıktan sonra yanındaki Siber kapanıp yere düştü. “Efendi” yere düşen Sibere bakarak:
-Özrün kabul edildi Siber Denetçi. Gel bakalım Doktor, seni önünde sonunda öldürmenin bir yolunu bulacağım. Sonuna gel Doktor.
———————————
TARDIS boş bir alana cisimleşti. Doktor kolu kendine doğru çekip inişi tamamladıktan sonra kapıyı açarak dışarı çıktı. Yukarıda ki Güneş’e bakarak gülümsedi. TARDIS’de ki herkes yavaş yavaş düzenli bir şekilde dışarı çıkıyordu. Donna’da yanına gelerek:
-İyi misin?
-Evet, iyiyim. Kötü olmak için bir neden yok Donna.
Kronos ve Caipre’de herkesten sonra çıkıp Doktor ve Donna’nın yanına geldiler.
-Doktor bizi kurtardın.
-Ada için üzgünüm Kronos.
-Önemli değil, halkımı kurtardın. Ada, insanların yaşamlarından önemli değildi. Peki biz neredeyiz?
-3123 yılındayız. Londra’da. Dünyanın 5. en büyük şehirinde ve her yer gibi burası da beton. İmparator Atlantis işgalinde gemi infilakında öldü. Birinci Cömert İnsan İmparatorluğu fiilen yıkıldı. Çünkü asker yok, imparator öldü ve cephaneleri yok edildi. Silahsız bir Dünya. Dünya’ya onlarla birlikte barış içinde yaşayabileceğinizi ve barışın temellerinin üstünde İkinci Cömert İnsan İmparatorluğunu kurabileceğinizi göstermenin tam zamanı Kronos.
-Evet, öyle. Sanırım ayrım yapmadan yaşayabiliriz Doktor. Hiçbir ayrım ve sınıf olmadan. Her şey için teşekkürler Doktor ve Donna. Sizleri unutmayacağız.
-Bu şekilde düşün Kronos o zaman yeryüzü ”olağanüstü” ve insanlığın yüzü olacaktır. Sonra birden aklına gelmiş gibi gülümsedi: Fark ettin mi Donna? Bu sefer herkesi kurtardık. Kimse ölmedi.
Cairpre’de Doktor ve Donna’ya selam vererek minnetarlığını belirtti. Doktor TARDIS’e yöneldi. Arkasından’da Donna ona eşlik etti. Kapıyı kapattıktan sonra:
-Herkes ölmedi değil mi Doktor? diye sordu öfkeyle karışık merakla.’Artık Doktor’un yaptıklarını o’da anlamıyor ve onu tanıyamıyordu.
-Evet Donna. Muhteşem değil mi?
-Hayır değil Doktor. Donna artık Doktor’unu tanıyamıyordu. Çok değişmişti.”Kahin Frew ve gemilerini yok edip denize gömülen askerler ne olacak? Tamam anlıyorum, Frew ve İmparator bu işi planlayanlardı. Fakat askerler peki? Onlar sadece inançlarının peşinden gittiler. İmparator ve Frew onları kullandı.”
-Donna, onlar da katildi. Defalarca insanları bu yüzden öldürdüler. Tarayıcı’da bir noktaya dokunarak bir ekran açtı. Ekrandan bir sürü görüntü geçmeye başladı.
-Bunlar nedir?
-İmparator ve Frew gibilerin insanları ve inançlarını kullanarak yaptıkları ve onlara yaptırdıkları katliamlar ve yıkımlar. İyi bak Donna ve gör. Düşüncelerimi ve bu katliamlar karşısında hissettiklerimi gör.
Ağlayan çocuklar, patlayan silahlar ve araçlar, ölen insanlar.İlk önce 700 yazısı belirdi, bir adam önde diğerleri arkada bir yerde saklanıyorlardı. Daha sonra birkaç adam mancınık itiyor. Bir adam’ın emriyle mancınık taş fırlatıyordu. 4 Mancınık aynı anda ateş edip Kabe’yi yerle bir ediyorlardı. Orada saklanan adamlar saldırıdan sonra cansız bir şekilde yerde yatıyorlardı. Aynı yüzyılda tekrar inşa ediliyordu. 1000-1200 sayıları göründü. Zırhında kocaman kırmızı bir haç olan bir ordu vardı. Herkesi öldürüyor, kitaplar ve insanlar yakılıyordu. 11.09.11 sayıları gözüktü bu sefer ekranda, ikiz kuleler intihar saldırısıyla yıkılıyor. Yüzlerce insan enkazın altında kalıyordu.
-Ben insanlığı bundan korumaya çalıştım. Bu yıkım teknolojiyle beraber artık daha büyük bir etki yapıyor.Onları durdurmadıkça insanlara daha fazla zarar veriyorlar. Ne yapabilirdim? Onların gitmesine izin verseydim, belki Atlantis insanlarını değil ama başka birilerini yok edeceklerdi. Ben onların inançlarına karşı değilim, sadece masum insanları kurtardım. Üzgün, koyu kahverengi gözleriyle Donna’ya bakarak devam etti: Eğer benden böyle şüphe edeceksen seni eve bırakabilirim. Ben iyi bir adamım Donna, buna inan.
-Hayır. Sana inanıyorum ama senin yanında iken doğru ile yanlışı ayırt edemiyorum artık dedi Donna sessiz bir şekilde sadece bekliyordu. Az önce gördükleri onu kaskatı kesilmesine neden olmuştu. Doktor sadece duyulur duyulmaz kısık bir sesle ”Güzel, böylesi daha iyi” diyebildi. Konsolun kolunu yukarı doğru itti. TARDIS’in tanıdık uğultusu Doktor ve Donna arasındaki sessizliği dolduruyordu.
Yazar: Emrecan Doğan