“HAY! BEN SİZE ÇİÇEK AŞISI YAPAYIM DA ÇİÇEKLER AÇSIN RUHUNUZ.”
Merhabalar!
Çoktandır bir kişiyi tanıtmak için yazı yazmak istiyordum,sonunda kararımı verdim.Çiçekli şiirleriyle ünlü bir Türk kadın şairi tanıtacağım size: Didem Madak!
Öncelikle hayatının kısa özetinden bahsedeceğim,1970 İzmir doğumlu,ve aynı zamanda bir avukat. 12 yaşındayken annesini kaybetmiş,bu nedenle her şiirinin altında,bazen belirgin,bazen farkedilemeyecek kadar belirsiz olsa da mutlaka bir anne teması yatıyor.“Beni anneme götürsün bindiğim bütün taksiler.” diyor mesela kitaplarında.Üç kitabı var,2000 yılında çıkan Ahlar Ağacı,2002 yılında çıkan Grapon Kağıtları ve 2007 yılında çıkan Pulbiber Mahallesi.Grapon Kağıtları’nın,İnkılap Kitabevi Şiir Ödülü’nü kazandığını söylemeden geçmemeliyim.Kitaplarının içinde insanı kendine aşık eden şiirleri var.
Kitapların üçünü de okudum,bitirdim.Çiçekli şiirler yazmak istemesiyle tanınıyor Didem Madak,üstelik Grapon Kağıtları kitabında da böyle bir şiiri var,diyor ki:“İllegal bir yağmurum/Bir yağsam,pahalıya mal olacağım./Ben bir bodrum kat kızıyım bayım./Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum.” Kitaplarını okurken her satırının altını çizmek istedim,bunu da eklemeliyim.
Bana sorarsanız,en beğendiğim şiirinin “Mutsuza Kim Bakacak?” olduğunu söylerim.Didem’in dinlediğim ilk şiiri buydu çünkü. “Birileri mutsuzsa,mutsuzlara nergis yolla..” Bu şiiri kitapta görünce, kulaktan giren kelimelerin kitap sayfasında harflerden oluşmuş bir bütüne dönüşmesinin güzelliğini anlayarak gülümsemiştim.
Onu anlatan bir de kısa film var,internette dolaşan. Bizzat kendisi ve eşi oynamış bu kısa filmde,ismi “Siyah Cyan.” Onu araştırırken elime geçen ilk şey buydu.Henüz tanımadığım “turuncu saçlı kadın” için “Acaba bu o şair mi?” diye düşünmüş,oyuncu kadrosuna bakınca onun olduğunu öğrenmiştim. Çiçekli şiirler yazılacak güzelliği vardı gerçekten.Kafamdaki şair imajına tam uyuyordu,hayal ettiğim gibiydi..Onu kendi sözleriyle anlatmak gerekirse: “Şiirlerin içinden çıkıp gelen kadınlar vardır.Öpse şiir,saçını dağıtsa mısra,gülse kıt’a olur.” diyebilirim. Kıt’a gibi gülüşü vardı..
Fakat malesef hayat,güzel renklerle canlanan bir yaşama kocaman bir siyah fırça darbesi vurmaktan geri durmadı. Temmuz 2011’de,41 yaşında vefat etti. genç şair.Her ölüm erken ölümdür,fakat bu ölüm çok erken bir ölümdü. Annesi Füsun’un vefatı Didem’i nasıl etkilediyse,Didem’in vefatı da kızı Füsun’u öyle etkilemiştir eminim. Şu an 6 yaşında olan küçük Füsun ile o kadar çok isterdim ki tanışmayı!
Ve son olarak onun şu sözleri ile bitirmek istiyorum:
“Asaletim de sizin olsun baylar,rezaletim de.
Beni bir sutyen lastiği ile asın!”