Etika – Spinoza
Sorgulayan Denemeler – Bertrand Russell
21. yüzyıl kapitalizminin bunaltıcı saldırısı altında bulunduğumuz bu dönemde Russell’ın kuşkuculuğu ve aklın bağımsızlığını savunuşu geçerliliğini halen korumaktadır. Russell, düşüncelerini açık ve anlaşılır bir dille aktararak bizi günlük yaşamımızı etkileyen özgürlük, mutluluk, duygular, ahlak ve inançlar gibi felsefi sorunlar arasında gezintiye çıkarır, mantıklı öneriler yapar. Muzip bir alaycılıkla “Akılcı kuşkuculuğun yaygınlaşmasının etkisi ne olurdu?” diye sorar.
Daha önce TÜBİTAK Popüler Bilim Yayınları tarafından defalarca basılmış olan Sorgulayan Denemeler’i felsefenin yanı sıra doğa bilimleri ve sosyal bilimlere ilgi duyan her yaş grubundan tüm okurlar beğenerek okuyacak.
Uzak – Oruç Aruoba
Hayatın Anlamı – Arthur Schopenhauer
Zamanın bizi telaş içerisinde biteviye koşturup durması, bize asla nefes alma imkanı sunmaması, elinde kamçıyla buyurgan bir işveren gibi hepimizin tepesinde beklemesi ile hayatımızın bir azap ve işkenceye dönmesi arasında en küçük bir bağ kurma imkanı yoktur. Zaman yalnızca can sıkıntısının cenderesi içinde kıvrananların başına bela kesilmez ve onları sıkboğaz etmez.
Varsayalım insan soyu kaldırılıp her şeyin kendiliğinden gelişip olgunlaştığı, sütlerin balların yerden kaynadığı, yiyeceklerin dallarından koparılmayı beklediği, herkesin gönlünden geçirdiğini hiç vakit kaybetmeksizin önünde bulduğu ve elde etmekte hiç güçlükle karşılaşmadığı Utopia ülkesine götürüldü; o zaman ne yapardı bu insanlar? Ya can sıkıntısından ölürlerdi, ya kendilerini asarlardı ya da olmadı birbirlerine düşerler, kavga dövüş birbirlerini boğup öldürürlerdi.
-Schopenhauer-
İyinin ve Kötünün Ötesinde – Friedrich Nietzche
Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer – Thomas Cathert
“Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer…” ile birlikte kendinizi olağanüstü eğlenceli bir felsefe dersinin içinde bulacaksınız. Felsefi kavramların esprilerle nasıl aydınlatılabileceğini, mizahın da aslında büyüleyici bir felsefi içerik barındırdığını göreceksiniz. Ama bir dakika… Bu iki kavrayış yolu, yani felsefe ile espri aynı şey mi yoksa? Fıkra ve esprilerin kuruluşu ve etkisiyle felsefi kavramların kuruluşu ve etkisi aynı malzemelere dayanmaz mı? İkisi de aynı şekilde aklımızı gıdıklamaz mı? Şey, biraz düşünüp sonra söylesek?
Harvard’lı iki felsefe profesöründen “güldürürken düşündüren” bir Stand-Up
Yamuk Bakmak – Slavoj Zizek
İçinde hep rahat edegeldiğimiz düşünme ve açıklama çerçevelerinin otomatikliğinin sekteye uğradığı anlarda hissettiğimiz, sezdiğimiz, ama en derinlerdeki mantığına bir türlü nüfuz edemediğimiz için söze dökülmeden kalan şeyler vardır… Son dönemde Avrupa’nın çevresinde yükselen yeni sosyal hareketlerin içinden gelen Slavoj Zizek, belki tam da bu mesafesi sayesinde, bu tür şeyleri söze dökmeyi başarabiliyor. Bunu ilk elde bir arada düşünemeyeceğimiz tema ve kişileri birlikte okuyarak yapıyor; Zizek’e özgü bu “yamuk bakış” sayesinde, dik, cepheden bir bakışla asla görülemeyecek yepyeni düşünce katmanları seriliyor gözlerimizin önüne. Zizek bir taştan diğerine seker gibi yazdığı halde, anlatıyı asla dağıtmadan, olağanüstü bir akıcılıkla, yaşadığımız çağın kültürel ifadelerini boydan boya katedebiliyor.
Hangi alana yerleşiyor bu kitap? Felsefe mi, psikanaliz mi? Film ya da edebiyat eleştirisi mi? Yoksa sosyoloji ya da siyaset mi? Bizce hepsine ve hiçbirine. Sadece şu söylenebilir; Böyle bir metin ancak Zizek tarafından yazılabilirdi.