İnsan tek başınayken koskoca dünyada kendini minicik zerre gibi görür. Esasen öyledir de fakat bir farkla! Bazen öyle bir şey yapar ki insan o minicik zerre olduğu koskoca dünya da beliriverir.
Şöyle tarihimize gidelim biraz… Hatırlayın! Çanakkale Savaşı’nda Seyyid Ali Onbaşı’yı… Tek bir mermi savaşın seyrini değiştirdi. Tek bir insan, zafere doğru sağlam adımlar atmamıza vesile oldu. Sadece o mermiyle mi savaş kazanıldı? Hayır… Ama o mermi, bir zafere doğru giden, bizi ayağı kaldıran, canlandıran ilk mermiydi. Bizlere baharı getiren bir mermi… İşte böyle, bizlerde elimizden ne gelirse, ne olabilirse, neye gücümüz yeterse, “sadece benimle ne olabilir ki” demeden, birşeyler başarabileceğimize inanarak, hayra doğru adımlar atmalıyız… Belki tek başımıza çok sesimiz çıkmaz, sönük kalır kalabalıkların arasında.. Ama bizim görevimiz o sesi çıkarmaktır. Allah dilerse o duyulmayan ses öyle bir büyür ki, öyle güzel hayırlara vesile olur ki, biz bile ardımıza dönüp baktığımızda, şaşırıp kalırız. Biz elimizden geleni yaparsak, sabredersek Allah Teala bizlere, nice güzellikler, hayırla bahşeder.
Unutmamak gerekir ki; hareket bereket, gayret duadır! Bizler bize düşeni yapmalı ve Efendimiz(s.a.v)’in “Hayra vesile olan, onu yapan gibidir.” hadisi şerifini hayatımıza düstur edinmeliyiz. Yani bizim başlattığımız hayırları, bizden sonra devam ettirecek olanlarında yaptıklarından da bizlere ecir gelir. Öyleyse bu bir hayır yarışıdır ve her zaman ilk başlatan en değerli, en kıymetlidir. İşin en başında insan güzel bir niyet etmeli, kararlı olmalı ve önce Allah’a sonra bir nebze kendine güvenmelidir ki, Allah izin verdiği sürece güzel hayırları başlatabileceğinin idrakinde olsun. Sonra bu niyet ettiği, kararlı olduğu, insanlara vesile olmak istediği hayır için emek vermeli ve elinden gelen gayreti sarfetmelidir. O hayır, ya güzel sonuç verir de insanlar o hayrı çoğaltır, yahut güzel bir sonuç vermez. Ama insan, en azından denemiş, kendine düşeni yapmış olur. Başlattığı bir hayır çoğalmaz, on hayır çoğalmaz ama onbirinci’yi insanlarda farkeder ve O’nun ardından o hayrı çoğaltırlar. İşte o hayırda onun yedi ceddine yeter.
Nasrettin Hoca’yı düşünün… Hoca göle mayanın tutup-tutmayacağını anlamak için göle maya çaldı, ve tutmadı ama Edison tutturdu. Ampulü icat etti. Şimdi onun icat ettiği ampulle medreselerde öğrenciler geceleri de Kur’an okuyup, ilim tahsil edebiliyorlar. Edison da ilk deneyişinde tutturamadı, belki yüzlerce defa denedi ama olmadı. Yılmadan, usanmadan tekrar tekrar denedi ve sonunda oldu. Şimdi o ampullerin altında ne hayırlar yapılıyor.
Belki bizlerinde ampulleri yanmadı şimdiye kadar hiç, ama bir sonraki denemede yanmayacağını nereden biliyoruz? Biraz daha emek, gayret, sabır ve sebat gerekiyor. Biri tutmazsa diğeri tutacak, bir hayır diğer hayır kapılarını da açacak inşallah. Şunu unutmamak gerekir ki; bir çiçekle bahar gelmez ama her bahar bir çiçekle başlar. Bize düşen ilk açan çiçek olmak, Allah dilerse o açan ilk çiçekle, baharı başlatacak!
Dua ile…