İnsan bazen çok çaresiz kaldığını hissediyor. Sanırım benim için de o anlardan biri şu an. Ne yapacağını şaşırıyorsun; ne ailene içindekileri anlatabiliyorsun ne de arkadaşlarına. Neden mi anlatamıyorsun? Çünkü bu, içinde ‘hiç’liği oluşturan seni bu hale getiren şey, her zaman yanında olacağını düşündüğün insandan yediğin darbeden kaynaklanıyor. Toparlanamayacağım zannediyorsun ama içten içe geçeceğini biliyorsun: ucunda ölüm olmayan her şey elbet geçer. Bu sefer de ölüm aklına geliyor. Nasıl yapacaksın bunu? Yapamazsın. Çünkü insan ölüm döşeğine gelene kadar her türlü canına kıyar da bir türlü bunu yapamaz. Ve ufak bir umut belirtisi aramaya devam ediyorsun; ya dünyada gerçekten senin gibi hisseden birileri varsa? Sana benzer şeyleri yaşıyorlarsa? Yaşamasalar bile seni dinleyeceklerse? Nereden bulacaksın o insanları?
Yazmaya başladım. Bu sefer kendime, kimsenin okuyamayacağı saklı bir deftere değil, özellikle birileri okusun diye yazmaya başladım. Anlatacağım kendimi, beni anlayan insanlar bulma çabama devam edeceğim hatta beni anlamayanları da… Bu sefer kendimi anlatacağım.
Susmak hiçbir şey kazandırmadı bana. Susmak, kimseye bir şey kazandırmıyor.
İçimdeki zehiri son damlasına kadar akıtmaya geldim.
Belki acım son bulur diye…