Şimdi sana yazdıklarımı yollasam beğenmezsin.
Gösterip polis kimliğini
“Sağa çek biraz, fazla gönülden bunlar be kızım!” mı dersin?
Diyemezsin baba
Neyse ki sağı hiç sevmezsin.
Faşizme dünya tarihinde en çok küfreden başkomisersin
Yeni fark ediyorum.
Kızlarına hiç küfür.
Sana en son yazımı okuttuğumda on yaşımda bile değilken,
Bir sivrisineğin hikayesini
Ona acıyarak yazdığımda bana, sineğe insanın gözünden bak demiştin.
Yani vızıltısını duy, pisliğini gör, ısırığının acısını hisset yazarken.
Yazdıkların gerçek değil demiştin.
Onu, bunlara rağmen sevemezsin çünkü.
(Oysa ben öyle de seviyordum)
Tamda şimdi tüm sineklere insanın gözünden bakıyorum.
Senin gibi dolaylı anlatmıyorum ben
Sadece satır aralarım uzun, ama henüz rastlamadım farkedebilene.
Baba
Bir sırrım var sadece mezarında söyleyebileceğim sana.
Onu
Geçiyorum.
Ben kendimi hangi sözün yakasından tutup anlatmaya çalışsam
Elimde kalan kalbim oluyor.
Hayır! Değil bunlar sandığın gibi “kadınlara özgü hassasiyetler” falan
Bunlar “ben” ve bir o kadar “sensin”
Ve kadınlar
Anlattığın gibi
Hiç değil
Ve kadınlar…
Sol omzumda kurşun izi.
Ne kadar çok yer kaplıyorsan o kadar çok yakalanırsın kurşuna.
Omuzlarım sana benzer baba
Bilirsin.
Çocukken ben
Senin bana öğrettiğin tek oyunun adı kurşun çevirmece
Baba!
Ben o kurşunla kalbimin içindeyken oynadım.
Ve sen bana ondan kurtulmayı öğretmeden gittin.
Hiç kırmadan kalbimi sen
Beni nasıl darmadağın ettin?
Kıstım senden gizli telsizin sesini
Teröristler bassa bile bu gece burayı, öldürseler çocukluğumu
Oyunun sonunu
Öğretmeden bana
Gitmem…