Biri var dipdiri ne yakın ne uzak
Durmak mecburiyetinde, varsın dursun
Gelişi fani olanın gidişi baki
Hakikatle süslü bir ağaç yetişiyor evvelden beri
Gölgesi heybetli lakin kısır bir ağaç yetişiyor
Bir sen mi kavruldun ?
Özledim demeye çekiniyor insan…
Tahtaları aşınmış bir kapı
Kulpunu olmamış tutan koyvermiş kendini
Yaralar açmış mabedine çaresiz
Sonunda dalıveriyor içeri bizimki
Açılan yaradan medet sorsan tesadüfün böylesi
Bir sen mi uyanıksın ?
Gel de gitme demeye korkuyor insan…
Sanırsın dili gerçek, gözü gerçek Fakat özü pek bi yalan
Böylesi inat, böylesi inkara inat kendisi hayallerin efendisi
Aldanınca doğan güneş ısıtmadığını fark edene kadar
Geç olmuyor, olmuyor da meçhul avcunun içindeki
Fedakar olacağım diye gölge var eden ağacın ta kendisi
Bir sen mi işine gelincesin ?
İnandım demeye utanıyor insan…
Biri geliyor; Ağaç kısır, Kapı manasını yitirmiş, Ay tıpkı güneş..
Yine aynı o fısıltı
‘Söylesene gelsin mi gelmesin mi?’