Çok mu sakindi ?
-Hayır
Mutsuz muydu ?
-Belki
Biter miydi ?
-Bilinmez
Ben ağlayınca o da ağlardı. Dayanamazdı. Başkaları teselli etme çabasına girerken samimiyetsizce, o gözlerimin içine içine ağlardı. Kocaman kirpikleri vardı böylelemesine upuzun simsiyah. Esmerdi bakışları, dünyamı ısıtırdı. Şimdi ses tonunu bile arada unuttuğum oluyor. Minikti böyle, küçücük bi bedeni vardı. Sarılırken bile kıyamazdım bazen. Yemek yerken bile yorulduğu olurdu, o kadar narindi işte. Sanki tüm dünya canını acıtabilirdi onun. Korkardım. Ve biliyor musun yazarken gözümün önüne geliyor bazen. O zaman hiç durdurmuyorum kendimi, saçma da olsa devam ediyorum yazmaya. Bırakırsam kaybolur diye endişeleniyorum. Eğer bırakırsam bir kez daha kaybolur çünkü. Geçen gün, otomobil camından yola bakarken dikiz aynasından gülümsemişliği var bana. Simsiyah kocaman kirpikleriyle dikiz aynasında.. Bunları ilgi çekmek için demiyorum, böyle bir şeyi sahiden yaşadım. En sahici şeylerden daha sahiydi hem de.
Gözlerimi kapattım….
Karataş Parkı’nda bir avuç insan. Taksiciler yanıbaşımızda.Yalanlar söylüyorsun bana. Çeşit çeşit renk renk yalanlar.. Ama hepsini çok sonradan öğreniyorum. Sözler zihninden süzülürken, gözyaşların da durur mu, onlar da süzülüyorlar..Tüm insanlara kızgınım o an ağladığın için. Tanrıya hesap soruyorum bu kız nasıl ağlar diye. Biliyor musun, cevap bile vermiyor. Susuyoruz.
Elmacık kemiklerinin gölgesinde oturup bir akşam, oturup da sarhoş olurum demiştim sana. Senin ellerin en güzel ellerdir eller içinde. Sarıp sarmalar beni demiştim. İki kişiden çok daha fazla bir sahnedeyken tozlarına boğdular bizi çamurlu ayaklarla. En güzel mutluluğumun tam ortasında seni benden alırlar demiştim. (Aldılar.) Sana öyle bakma demiştim. Bakarsan dayanamam. İlk baskısı çıkmış bir şair gibi, ilk tablosu paha biçilemeyen bir ressam gibi, bir baba gibi seni alırım, alır da bağrıma basarım demiştim.
Kendine verdiğin sözleri yaz bir kenara küçük hanım. Eşyaların tenhada sakince duruyor. İki sene evvel bıraktığım iki parça kağıt. Ve tam 13 basamaklı merdiven.. Dört yıl önce bıraktığın o merdiven köşesi ve asma ağaçlarının yanındaki taksi durağı, gençliğimizin şahidi de olabilir katili de. Neler konuşuldu orada bir tek sen biliyorsun.Yok olmayı istemenin o zarif korkusunu yaşıyorum şu sıra. Biraz da bu sebeple tereddüt ediyorum. Çünkü sen beni pek anlamıyorsun. Biz birbirimizi affedersek eğer kıyametler kopar demiştim. Biz bir araya gelemesek de Afrika’da bir yetim ağlar. Şimdilerde ağıtlar yakıyor kelimelerim. Her cümle başında, her paragraf sonunda, ya da her tekerlemede dili sürçtüğünde bir çocuğun, işte o zaman, işte o zaman sana ağlıyor, bana ağlıyor, bize ağlıyor.
Ve bana ne olduysa o merdiven başında oldu. Bana ne olduysa kirpiklerinin ucunda oldu.
Bana ne oldu ?
-Bilinmez
DEMİROĞLU