Kollarını birbirine dolamış evinin balkonundan ayakları altına serilen manzarayı seyrediyordu.Farklı renkteki ışıklar bir olmuş gökyüzünün güzelliğini kapatırken tüm şehir gözlerinin önündeydi.Denizin üzerindeki gemiler varlıklarını üzerlerine sonradan eklenmiş gibi duran pırıltılar belli ederken gözleri hipnoz olmuş gibi donuktu.Onu dalgınlıktan uyandıran kendisine yaklaşan birinin varlığı oldu.Ayak sesleri zeminden içeri akarken gelenin kokusunu tüm hücrelerine kadar almıştı.
-Çok güzel öyle değil mi?
Uzun boyuna ve iri vücuduna yakışır kendinden emin bir ses tonu vardı fakat kalbi duruşu kadar sağlam değildi;özellikle de kızın yanındayken.
-Artık,güzelliği fark edemiyorum.O kadar duyarsızlaştım ki…Aynada kendimi gördüğümde ‘bu da kim?’ diye sorar oldum.
-Yaşadıkların kolay değil.
-Her zaman zoru başaranların güçlü olduğuna inanırdım ama…onca zor şeye rağmen hala çaresizim.
Başını erkeğe çevirdi ve biraz yukarı kaldırdı.Uzun boyu karanlıkta bile heybetli görüntüsünü yitirmemişti.
-Belki de başaramamışımdır.
Kızın sesinde yoğun bir acı tınısı vardı.Yaşadıklarının yükü omuzlarından sözlerine kaymış gibiydi.Bakışlarını erkekten ayırıp manzaraya dikti fakat gözlerine dolan yaşlar görüşünü bulanıklaştırıyordu.Biliyordu.Gözlerine hakim olamayacağını biliyordu.Öyle de oldu.Saniyeler geçmişti ki yanaklarında ılık bir şeyler hissetti ve ardından netleşen manzara…Erkek karanlığı bölen gür sesiyle:
-Burası çok soğuk oldu.İçeriye geçelim.
-Hayır.
-Hasta olacaksın.Lütfen.
Erkeğin sesi inatçıydı fakat kızın inadı karşısında başarısız olacağını önceden tahmin edebiliyordu.Birkaç adım atarak kıza yaklaştı.Kaslı kolu kıza değerken bakışları gece gibi siyah saçlardaydı. Onu seviyordu.Rüzgar kızın saçlarını büyük bir coşkuyla dalgalandırırken de seviyor ve kıskanıyordu.Bir an düşündü.Aklına hücum edenler heybetli vücudundan içeriye geçen soğukluktan daha fazla acı vermişti ona.Sana rüzgar kadar yakın değilim.Yanındayım ama yokum sanki.Bunları düşünürken kasları gerilmiş irisi kızı içine daha fazla çekebilmek için daha da büyümüştü.
-Sen iyi misin?
Kızın sesi içindeki hüznü örtmek istercesine yumuşak çıkmıştı;erkek ise bu konuda o kadar başarılı değildi.
-İyiyim.
-Değilsin bence.
-İyi olmasam buraya gelmezdim.İyiyim.
Kız manzaraya arkasını döndü ve kalçasını demire yasladı.İçindekiler he ne kadar ruhunu kemirse de karşısında duran gözler onun değer verdiği tek varlıktı ve erkeğin ağzından çıkanlar kimliklerini gizleyememiş yalan olduğunu belli etmişti.Kendisinin yanına her ne olursa olsun geleceğini biliyordu.Derin bir nefes aldı ve dudaklarına hafif bir tebessüm yerleştirdi.O kendisi için buradaydı ve ilgilenmeyi hak ediyordu.
-Ama gözlerin öyle demiyor.
-Ben bu karanlıkta seni zor seçiyorum.Sen gözlerimi ne zaman gördün de konuştun?
Kız birbirine doladığı kollarını çözdü ve işaret parmağıyla erkeğin sol göğsüne dokundu.Ufak bir dokunuşta bile tişörtün altındaki kasları hissetmişti.
-Biz burayla iletişim kuruyoruz.
Erkeğin dudağı sola doğru kıvrılırken kız biraz daha yaklaştı.Hayatın kendisine verdiği zorluklarla uğraşırken ona zaman kalmamıştı fakat erkeğe karşı hissettiği sevgi ruhunun en değerli parçasıydı.
-21. yüzyıldayız ve hala senin kadar hızlı iletişim kuran olmadı.
Kızın tatlı kahkahası ışıkları utandırmış olacak ki şehrin parıltıları yavaşça azalmaya başladı.Ay ise aşıkların üstüne ışıklarını özlemle gönderirken etrafındaki bulutlar yavaşça dağılıyordu.Erkek sevdiği kadının gözlerine hayranlıkla bakarken dolgun dudakları birbirinden ayrıldı ve kalbinden çıkanları usulca söylemeye başladı.
-Bugün gökyüzü bizim için hazırlanmış.
Kız bir an durakladı.Ne demeliydi?Kalbi göğüs kafesine yapışmış gibi kendisine baskı yapıyordu.Dişleri dudaklarının kenarını kemirmeye devam ederken gözlerini,zor seçebildiği ayaklarına dikmiş düşünüyordu.Az önce içini parçalayan,yaralayan her şey bir an da uçup gitmişti sanki.Erkeği bu yüzden seviyordu.Onun yanındayken her şeye daha dayanıklıydı.Elini boğazında koydu ve ardından da hızlıca sol göğsüne indirdi.Tenindeki soğukluk vücudunun hasta olacağının sinyalini veriyordu fakat kalbi az önceki karamsarlığa ve soğuğa rağmen sıcacıktı.Her şey bitmiş gibiydi ve bu bitiş yeni bir başlangıcın sebebiydi.Farkında olmasına rağmen dudakları ona inat edercesine açılmıyor dişleri bunun stresiyle etlerini koparmaya devam ediyordu.Yeni başlangıç onlar için olmalıydı.Bir an durdu.Şu ana kadar hiç bu kadar yoğun hissetmemişti.Bakışlarını zeminden erkeğe çevirdi;erkeğin soru soran bakışları ise kendisinin üstündeydi.Kızın yüzüne aniden bastıran sıcaklık soğuğu yenebilecek cinsteydi.Lütfen az önce ki halimi görmemiş ol.
–Bence artık dudaklarına işkence etmeyi bırakmalısın.
-Şey…Düşünüyordum.
-Neyi?
-Bilmiyorum.
Erkek dişlerini açıkta bırakan hafif kahkahasını kıza gönderirken kızın dudakları da aynı şekilde aralandı.Fakat yüzündeki sıcaklık hala tazeydi.
-Ayrıca ben dudaklarıma işkence etmiyorum.Sadece…ıslatıyordum.Kuru ayaz dudaklarımı kurutuyor da.
-Sen yorulma,ben ıslatırım.
Vakit kaybetmeden ellerini kızın ince beline doladı.Soğuk artık aralarındaki sıcaklıkta bir hiçti.
-Özür dilerim.
Kızın sesi yalvarır nitelikteydi.Erkeğe karşı olan tüm duyguları kalbinde gün yüzüne çıkmıştı ve artık beklemek istemiyorlardı.
-Neden?
-Sen her zaman yanımdaydın.Her ihtiyaç duyduğumda,her ağladığımda…Hep içimdeydin ama bunu sana söyleyemedim.Sen bana her geldiğinde varlığını,aşkını içimde hissetmeme rağmen sen yokmuşsun gibi davrandım.Ama şimdi hissediyorum.Eğer bugün sana bunu söyleyemezsem bir daha kendimi asla affetmem.
Erkeğin eli kızın yanaklarını nazikçe okşarken:
-Hiçbir şey için üzülmeni istemiyorum.Eğer bu seni rahatlatacaksa söyle.
Elini kızın yanağından çekip işaret parmağıyla kızın sol göğsünü işaret etti.
-Yoksa…burada fazlalık olur ve acıtır.
-Sen benim için hiçbir zaman fazlalık olmadın.Hatta tam aksine eksiklerimi tamamladın.Ben…seni seviyorum.
Erkek gözlerinde oluşan ani parıltıya aldırış etmeden ve saniyelerin tacizine uğramadan kalbinde sakladığı o cümleyi söyledi.
-Sana aşığım.
Kızın gözleri belki de ilk defa mutluluktan yaş akıtıyordu;erkek ise masum bakışlarıyla sevdiği kadına doyasıya bakıyor ellerini beline daha sıkı bastırıyordu.
-Peki…şimdi ne olacak?
Ellerini kızın belinden çekti ve onu incitmemeye özen göstererek sarıldı.Kızın vücudu erkeğin vücudunda kaybolurken rüzgar daha da şiddetlenmişti.Belki de asıl kıskanan rüzgardı.
-Yaşadıklarını,yaşayacaklarımızı ve içindekileri beraber taşıyacağız.Artık sen,ben yok;biz varız.
-Seni seviyorum.
-Seni seviyorum.Ama artık içeriye geçelim.
Kız itiraz edeceği vakit etini kemirdiği dudaklarında bir güç hissetti.Erkek baş parmağını kızın dudaklarına bastırırken bir yandan da keskin bakışıyla kızı esiri altına alıyordu.
-Pekala.Bu sefer senin dediğin olsun,diyip erkeğin elini tuttu ve balkondan içeriye doğru yürümeye başladılar.
-Diyorum ki…
Kız balkonun camlı kapılarını kapatırken erkek baştan çıkartıcı sesiyle devam etti:
-Sadece bu sefer değil de…bu gece benim dediğim olsa?
Kendisini erkeğin rahatlatıcı bedeninde bulurken gözlerini kapattı.İlk defa kıskaçlarından kurtulmuştu.Kendisini özgür bir güvercin gibi hissediyordu ve huzuruna sığındığı ise gökyüzüydü.Başını yastığa koyarken gözleri hala kapalıydı fakat erkeğe söylemek istediği son bir şey vardı:
-Ben bir güvercinim ve uçabildiğim tek yer senin gökyüzün.
İncinur KARAKOÇ