fırtına kadar savruk olmak istedim belki de ,
belki de hiç bu kadar sıkılmamıştım kendi sözlerimden .
Belki birgün avunur geç gelen turnalar ,
Belki de yalnızlığın özünde kaybolur anılar,
Belki Geç gelen gündüzlerin şafağında hep sonbaharlar yaşanacak ,belki de hiç gündüzler olmayacak kapının ardındaki sokaklarda ,
Kendi yorgunluğundan ötürü kaldırımlar dinlenecek ,
Belki de sokak lambaları uzun bir uykuya dalacak ,
Sen gelmezsen derin bir özlem duyacak dört duvar arasındaki iki çift söz belki de bir çift göz …
Belki kırık bir bardaktan su içerdim belki de bu kadar saçmalığın dizinde iç gećirmezdim .
Sen gelmezsen ektiğim su bulanır , boğazım kurur, dudağım çatlar ve içim titrerdi ürperircesine …
Belki de idamlık bir sohbete takılıp seni düşlerdim ,
Düş dedim de bulanık hayaller görür oldum neden dir bilinmez , ya kalbe düşen göze gözükmez yada aklım ektiğim sudan bulanık , belki de bütün bunlar senden ötürü güzel ,
Belki de avutur oldum kendimden ötürü seni ….
Belki de bu halim ahvalimden güzel.
– Gökhan idikut