Kalemle ellerim buluştuğunda adamsızlıklarına adam gibi ölümsüz satırları hediye edeceğimi bilmiyordum. Satırlarım konforu sağlanan ve kilit bir aloya razı olan küçük çocuk kimsesizliğinde paragrafını bulamayan aşk tümcelerine dönüşürken düşünememiştim adamsızlıklarına vurulduğum adam şiirler yazacağımı. Adamsızın biri geldi, adamsızın ötekisi gitti ve böylece yılların beni tek kendime devirdiği sarhoş ve mayhoş yalnızlıklar tükettim kendimde. Bir adam da çıkıp demedi ki; ben tek senin adamın olurum adamlığı sende öğrenirsem. Hepsini kalbimin kabristanına müttefik pamuk tıkananları ölü sayan aşk cenazeme emanet ettim; evereste çıktı zehir mehir yalnızlığım. Ben de böyle büyüdüm; yazarken.
Ah o adamsızlığına hayret ettiklerim yok mu! Beni kendime bile damsız alamayan. İçerledim hep. Çirkin olan belki ben, belki duygularım, belki de kendimden çok onları sevişimdi bilmem; nedensiz suçsuzluğuna tutundum dallardan pembe çiçekler beni kendilerine çağırırken. Yağmur yağıyor bu gece damsızlığıma dansöz satırlarımı ilaveten bir de peçete isterim, ağlarım; yağmur Yalnız hissetmesin.
Adamlar… adamlara adanan adaklar… kalbinizde paçavra sosyetikliğim bir gün size seslenirse sizi haddimin güç bela kendime düşman kaldığı yerden devam ederek kendimce mütemadiyen mütevazı yalnızlığımdan sakınarak pek sevdim. Pek iyi gelirse bu his; kalbime söz geçirmek mümkünatlığımdan turşumu kurduğum her bir salisenin yüzü suyu hürmetine beni kalbinize beklerim.
Dilara AKSOY