Başvekil ve Yaratılanı Sevmek
Başbakan hep konuşuyor mütemadiyen konuşuyor ve aynı türküyü söylemekte hiçbir mahsur görmüyor. Zira kendisini kayıtsız şartsız dinleyen ve kendisine biat eden azımsanmayacak bir kesim var olduğu gerçeğini de iyi biliyor.
Her seçimden sonra balkon konuşması yapıyor içerik de hep aynı. Ne diyor milli birlik beraberlik kardeşlik vesair şeyler. İçini dolduruyor mu ? İçini doldurmak bir yana tersi hareketler ve eylemlerle dolu siyasal mücadelesi için geçen zamanda.
Ne mi diyor beraber yürüdük beraber ıslandık diyor her açık hava toplantısında (miting) Nasıl ıslanmış nasıl yürümüş hadi hep beraber bakalım siyasal yaşamına.
Siyaset sahnesinde milli görüş geleneğinden geliyor milli görüş ideolojisinin neresi millidir orası ayrı bir tartışma konusu gerçi. İstanbulda Gençlik Kolu Başkanlığı Beyoğlu İlçe Başkanlığı ve ardından diğer adayların arasındaki rekabetten faydalanarak belediye başkanı oldu. Önünün açılması ve gerginlikten beslenmeye başladığı yılların başlangıcı da olmuştur aynı zamanda.
Okuduğu bir şiir ile Pınarhisar cezaevine tatile gönderilen Recep Tayyip Erdoğan parti kurma çalışmalarına da bu cezaevinde başlıyor. Burası önemli zira cezaevi mağduriyet yeri ve siyasal alanda güçlü bir aktör olma fırsatıdır. Nitekim bu mağduriyeti fırsata çeviriyor.
Basın ve siyasiler tarafında Muhtar bile olamaz denilerek yerdiklerini sandıkları fakat mağduriyet edebiyatının temelini oluşturduklarının farkında değillerdi.
Beraber yürüdüğü beraber ıslandığı yağmurlar bu işte ama milletin sağ ve sol diye ikiye bölündüğü cezaevlerini boyladığı idam edilen gençlerimizin olduğu 1980 darbe sürecini sıkıntı duymadan rahat bir şekilde atlatmıştı. Nasıl bir yağmur ise bu Tayyip Erdoğan’a uğramamıştı.
Sağ ve soldan herkesin zarar gördüğü dönemi kayıpsız atlatmak herkese nasip olmaz. Kime nasip olur bu ya korunup kollanan ya da etliye sütlüye karışmayana değil mi ? Elbette evet…
Başörtüsü sorunu yüzünden çocuklarının okuyamadığını habire anlatıyor ama herkes biliyor ki kızı öss barajını geçemediği için okuyamamıştır. Gene mağdur gene mağdur.
İktidar olunca ise milli görüş gömleğini çıkarttığını söyledi durdu. Herkese mavi boncuk dağıtmaya başlamıştı çünkü biliyordu ki güç tamamen kendi ellerine geçene kadar alaşağı edilebilirdi en ufak yanlışlarında . 2007 yılına kadar çok da gerginlikten taraf olmayan bir başvekil pırofili çizmiştir. O da nedendir diye sonra anlatırız.
27 Nisan Muhtırası oyları düşmeye başlıyan Erdoğan’a mağduriyet kapısını açtı ve siyasal alana müdahaleden haz etmeyen ve hep mağdurdan yana tavır alan muhafazakar sağ seçmen ve liberallerin desteğini almasını sağladı. Çökmeye başlarken yükselişini başlattı. Vebal 27 Nisan Muhtırasını kaleme alanların ve bu muhtıranın verilmesine sebep olanlarındır.
Dolmabahçede görüşmenin sırrı bu 27 Nisan 2007 tarihli muhtırada gizli olabilir mi ?
En son bugünkü konuşmasını dinleyince bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı hissettim. Ne diyor başbakan MHP lideri Devlet Bahçeli’ye hitaben:
-Kusura bakmasınlar; biz bir yanağına tokat atıldığı zaman öbür yanağını uzatanlardan değiliz. Bizim kültürümüzde bu yok.”
Ben de diyorum ki :
Kusura bakma başbakanım sen hiçbir zaman öyle de olmadın. Hele her zaman diyorsun ya yaratılanı severiz yaratandan ötürü diye. Öyle bir ruh ve düşünce halinde hiç olmadın. Neden mi ?
Senden çocuğu için iş isteyene senin de oğlun işsiz kalsın dedin. Bunu başbakan değil normal bir vatandaş bile demez.
Benim de evinde zor tuttuğum %50 var diyerek senden olmayan senin gibi düşünmeyen herkesi düşman gördün.
Hele ki gezi olayları olduğu zaman emir ben verdiğim dediğin polislerin gaz fişeğini kullanması sonucu 269 gün mücadele eden fakat hayata tutunamayan ana kuzusu bu ülkenin evladı Berkin Elvan’ı terörist ilan ettin. Bunun neresinde Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek var ? Hele ki evladını kaybetmiş bir anayı kalabalıklara meydanlarda yuhalatmak hangi Müslümana değil hangi insan vicdanına sığar ?
Sığmaz sayın başbakanım sığmaz asla. Ne Müslümanlığa ne de insanlığa sığar. Acılı anneyi yuhalayan kalabalıklar ise ekseriyetle kendilerini muhafazakar sağ seçmen olarak tanımlayan insanlardan mürekkep. Fakat sanırım ya insanlıkları ölmüştür ya da satın alınmıştır o kalabalıklar.
Hep gerginlikten beslendin ve herşeyi oya tahvil etme sanatını en iyi şekilde icra ettin fakat sınıfta kaldın insanlıkta yaratılanı yaratandan ötürü sevmekte.
Sonuç olarak diyorum ki yaratılanı yaratandan ötürü sevmek öyle laf ile laf salatalarıyla olmaz. Eylem ister…
Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek önce sevgi dolu yürek ister. O var mı çok merak ediyorum.
Sizce var mıdır ?