Gün gelecek bağdaş kurmuş olarak elime örgümü alıp kanal kanal yerli Sherlock ‘ları izleyeceğim aklıma gelmezdi ama oluyormuş…
Esasen hikayenin başı aykırı olmak istememle başladı. Neticede hanım kızların çoğu birbirinin aynısıydı, arka profilden bakınca arkadaşlarımı ayırt edemiyordum. Hangisi Ayşe hangisi Duygu hangisi Fatma bilemeyince aydınlanma yaşıyorsunuz tabi ben öyle olmayayım bari diye. İlk isyanımi tavırlarla başlattım , dudakları büzmemeli,arabalı türkü bar temalı snapler atmamalıydım (ki hayatta atmam zaten ama artık aklıma bile gelmemeliydi) hem ben Starbucks sevmem ki zaten. Bu değişim hız kesmeden devam etmeliydi her şeyi evde kendim yapmalıydım çünkü kapitalist düzen benimle kahrolmalıydı. İşte düzen burda değişti, içimdeki Yaşar Usta hortlamış piyasada gördüğüm her şeyi ‘Evde de yaparım yağğğ’ demeye başlamıştım. Hani elimden gelse evdeki kapıya bile kılıf örecek forma geldim. Şimdi caağğnım emekçiler beni görse birde benim için eylem yapar, halay çekerdi .Belki mutluluk bu yani , kendi içimize çekilerek, kendi yağımızda kavrularak, kendi sistematigimizi oturtarak ilerlemek… Ne için çabalıyorsak tüm enerjimizi oraya akıtmak.. Ve modernite denen çarkın arasında ezilmemek… Ve tüm bunları iki ters bir düz örgü örerek düşünmek…