Kızce’ye Öğüt;
Çevrende ki kişileri yani teşvik-i mesaide bulunduğun insanları hiçbir zaman onlara sosyal statüler vererek sınıflandırma..
Zarar gören çoğu zaman sen olursun çocuk;emin ol!
Yaşadığın şu boktan dünyada hayatına giren herkimse ve sende ettiği yer herneyse yani ona karşı beslediğin hissiyata karşı ona ne ad koyduysan,o sınıflandırmayı kaldır at kafandan..
Arkadaş,dost,kardeş,sevgili,anne,baba vs ..
en azından bir süre bekle ve gör olanı biteni,öyle karar ver adının ne olacağına..
Daha ilk görüşte kanının ısındığı ve hayatında verdiğin o statü ile hareket etmesini beklediğin insan,hayallerini yıkabilir..
Eğer ki,bir insana ‘arkadaş’ diyorsan,kendinde beklenti yaratırsın;kafanın içinde yaşattığın o arkadaş kavramı ne ise arkadaş dediğin insandan ona göre tepkiler bekler ya da arkadaşlık ne gerektiriyorsa onu yapmasını istersin.
Beklenti içinde olmakta acı veriyor insana..
Çok sevdiğin o kadın ya da adam için ölümü göze alabilecek ve ya onun yüzü gülsün diye aptalca yollara başvurabilecek kapasitede olman,onun senin ‘boynuna sarılması’ beklentisini yaratırken sende,o sana ‘Git’ diyebilir!
Ve bu sende sükut-u hayale yol açar;sükut-u hayal de,en az karşılıksız yaşanan bir aşk kadar acı vericidir…
Sevdiğim kadın yani annen,gözlerimin içine baka baka ‘sen benim hiçbirşeyimsin’ diyip,beni kapının önüne koyduğu an anladım hayal kırıklığının ne olduğunu ve ne kadar acı verdiğini!
Anne,baba,yar,kardeş,evlat,arkadaş,dost yani ben..
beklentilerine karşılık veremeyebilirdim beraber yaşadığımız kısa süre içinde..
Sen bir bireysin ve yaratıcı güç sana bir beyin ve bir iskelet verdi,düşünüp ona göre hareket edebilmen için..
Büyüyüp koca bir kız olduğunda,hiçbir zaman ama hiçbir zaman başkalarının seni yönlendirmesine izin verme ve başkalarının kararlarıyla hareket etme! Kendi hayatın ile ilgili vereceğin bir kararı,bu sinemaya gitmek bile olsa;sözüm ona o çok görmüş,geçirmiş en yakın arkadaşına sorma,sahip olduğun beden,ruh dolayısıyla bir bütünüyle sen zaten düşünüp,karar verip,hareket etmek için dizayn edildin.Doğru ve rasyonel kararlar vermek için,çokta okumana,araştırmana ve gözlem yapmana da gerek yok,beyin dediğin şey ya da bütünüyle sen,anarahmine düştüğün andan,doğana kadar soyağacının geçirdiği bütün evrimleri geçirerek yani insanoğlunun en modern ve gelişmiş haliyle dünyaya geldin;yani sahip olduğun beden ve ruhun,üstüne sadece düşünerek doğru cevapları bulabileceğin altyapıya sahip;sadece aradığın cevaba,doğru soruyu sormasını bil,yeter!
Kalk ayağa ve kendin yürü!
Kimseden ve hiçbirşeyden medet umma;medet,beklenti ve umut aşılar..
Ve bir hiçbir zaman üstüne düşünmeden,acele,spontane,fevri kararlar verme.Birgün,o çok seveceğin genç çocuktan evlilik teklifi aldığında bile ya üstüne çoktan düşünmüş ol ya da düşünmek için kendine zaman ver..
Ve de hayatını paylaştığın kişiyle,paylaş dertlerini,çünkü artık sen ‘tek’ değilsin;iş yerinde akşam ne yemek yapsam diye düşündüğünde bile sadece kendini değil,O’nu da düşünüyorsun dolaylı olarak;yani o klişe lafında dediği gibi artık onunla tek vücut gibisin..
Beni boşver,ben zamanını ve hayatını
kendine zarar verecek ‘sevgililer’ edinerek geçirip,30 yaşının ortasından sonra doğruyu bulmuş,geç kalmış ve kaybetmiş bir adamım,bundan sonra ‘Nafile’!
Kendisine zarar verecek yollara gitmeyi adet edinmiş ama doğrunun da ne olduğunu çözmüş her insanın dediği gibi;
‘Dediğimi yap,ama gittiğim yoldan gitme’
Sevgiler;
‘Arka’daş Yılmaz