Sersem, hercai! Pek bir hoşuna gidiyor seni görmeyenlerin ardından beklemek. Komik misin ne?
Beklediğin, beklediğini bile görmüyor hatta bilmiyor. Hoş bu senin yapamadıklarının içinde tek becerebildiğin!
-Haksızlık ediyorsun ama o kadar da değil. Beni biliyor. Hem arada bir küsmem normal değil mi? Ah nasıl ukala nasıl bilsen…
-Tavşanlık pek yaraşıyor sana, şu küstüğün dağların umarsız heybetine bakınca… Ha bak pek bir insaflıyım, trenin ardından öylece bakıp da “Mö” diyen o boş bakışlıları yanından bile geçirmiyorum! Tabii bu örnekleri çoğaltmak da azaltmak da bana kalmış!
*** *** ***
İnsaf beklemem haksızlık… Dün aradım yoktu. Vardı ama… Öylesine ukala öylesine bencil ki! Necla’nın yanından geçerken farketmedim sandı ama nasıl baktığını hele neler dediğini… Hem daha bir hafta önce Kenan’ın ofisine gidip dilekçe veren o değilmiş gibi ne bu şimdi benim arkamdan atıp tutturamadıkları? Yorgunum bir de seninle uğraşıyorum kendimi anlatmak mı zorundayım? Hem sahiden sıkıcısın bıktım senden de iki de bir beni eleştirmenden de. Şu tepeye çıkıp şehrin sessizliğinde, seninle başbaşa çay içmeyi istemem de hataydı belli. Ne susmayı biliyorsun ne de edebi!
*** *** ***
-İşine gelmedi mi hep böyle kaçarsın içindeki dehlizlere. Huu sana diyorum. Şu örneklere bir de zavallı gelinin güveyle olan habersiz birlikteliğini eklesem mi? Ah cicim! Sana da pek uydu bu kendi kendine gelin olup güveyi koluna takamayan komedi!
-….
-Sahi senin sorunun ne? Her yüzüne güleni can bilmen, onun bir adım ilerisinde yaklaşanı yar bilmen falan…
-Konuşmayayım diyorum dayanamıyorum ki. Ne gelini ne güveyi. Asıl bunlar senin kuruntun, yok benim öyle beklentilerim! Tamam bir ara… Ama geçti anlıyor musun iki de bir başıma kakma!
Hem artık rahat bıraksana beni herkes acıttı bir de sen…
-Ah canım! Acıyayım diyorum sana beceremiyorum ki! Elindekiyle yetinmeyi bilmediğin gibi bir de bulgurunu elin tavuklarının kursağında heder ettiğini gördükçe… Değdi mi bari Midyattaki pirinçten olmana?
*** *** ***
Sorunumla ilgilendiğine inanıyorum da sebep olan birazda sensin. Takıntılısın hep mükemmellik peşinde… Cevap vermemesi benim suçummuş gibi yüklenme artık! İnsanlıktan uzakmış, sadece sureten öyleymiş. İki üç güzel cümleyi bir araya getirince… Neyse ne, sen bilmiyor değilsin bunları ama bilmiyormuş gibi sorup durman sinirimi bozuyor! Sana da temcid pilavı yakıştırması fena olmaz. O ofisi sevmiyorum artık bütün o bayağı bakışları, dişleriyle gülenleri… Hepsi kırık! Gerçi Ayla seviyor anlıyor beni hissediyorum. Hem tekrar arayayım diye o beni yüreklendirmişti. Sen nereden anlayacaksın ki? Patrona yalakalık yapsaydım ooo!
Şimdi Bakü’deki girişimci tezgahın içerisinde parıldardım. Bir de bunu gör bunu takdir et yok ama hep hatalarım var senin için. Onurlu reddedişlerimi hiç mi görmüyorsun?
*** *** ***
-Bak seninle anlaşabiliriz esasen! Şu vicdanını bir yokla bakayım… Ha yerindeyse insafını da çağır bir sor bakalım bu aralar vefayı görmüşler mi bu civarlarda?
– İyi de sen bana ne demek istiyorsun ama çok ayıp bu…
-Hımm! Anlaşılan net göremiyorsun sen… Çıkar şu gözlüklerini de camına bulaşmış heves tozlarını sileyim… Nasıl, daha berraklaştı görüntü değil mi?
-Yok ama bu kadarı da fazla. Nedir sendeki bu beni yere vurma hevesi? Hani biz dosttuk, böyle dostluk mu olurmuş? Çok kırıldım bu defa!
-Hele dur bir lafımın sonunu bekle! Elbette ki dostuz ve ömrümüz oldukça da hiç ayrılmayacağız. Lakin sen de biraz bana hak ver, şu başbaşa kalışlarımızdaki debelenmen, içindeki dehlizlerde kaybolman canımı yakıyor, istiyorum ki çık kurtul kuytularından, hem biraz söz dinlesen ne olur. Bana ihtiyacın var bunu gurur meselesi yapma, gördük işte tek başına kalkıştığın işlerinin sonunu!
-Demek senin güvencen bu ha! Nasılsa sana mecburum ama unutma ki sen de bana! Ne o dostumsun diye her lakırdın acı mı olmalı yani. Birazda tatlı tatlı yanaşsan belki o vakit…
-Tamam sen yeter ki dostluğumu bil, yeter ki bensiz işlere kalkışma. Ben de bundan böyle sana sersem demem, hele hercai hiç! Can bilirim canım derim yeter ki dost elimi bırakma! Hem dilime bal sürer öyle konuşurum seninle!
-…!
-Ee ne diyorsun ey kalp anlaştık mı?