Kırdılar bizi,hem de olmayacak yerlerimizden,üzdüler bizi,hem de hiç gözyaşımızın kalmadığı yerden,bizi yaktılar,hem de hiç içimizde közümüzün olmadığı yerlerden,bizi çok kırdılar,hiç birleştiremeden; biz çok yorulduk,çünkü dinlenecek bir bank yoktu ömrümüzde,biz de hep koştuk,sonra nefesimiz yetmedi,ağaç aradık,bir gölge istedik,bize düşen bir yapraktı,biz su istedik,onlar; gözyaşı verdiler,bizim oturacak bankımız yoktu,biz de koştuk,kalbimizin attığı yere kadar,bizim dinlenmeye hakkımız yoktu,biz hep üzülenlerdik,ama biz hep bekledik bir gün bank gelir diye,uzak yollardan ağrının derinliklerinden gelen kar tanesi gibi,bekledik,ama gelen,ağrıdan gelen bize bir soğuk rüzgardı,üşüdük biz yaslanmaya,sarılmaya bir kucak aradık bize düşen,soğuk ellerdi,oturduk çay bekledik,ağrının soğuğu kadar sıcak bir çay,bize gelen,buz tutmuş göl gibi,çaydı,biz sıcak soba aradık,bize gelen bir küskünün soğuk gülümsemesiydi,ee haliyle soba da yoktu,biz üşüdük,çünkü en başta bizim bankımız yoktu,belki insanın bankı olsaydı,soğuklara maruz kalmaz,bankta yüreğini ısıtırdı,oysa biz üşüdük,ağrı dağı ile birlikte birbirimize sarılarak.