Başkaların hikayelerini izler oldum artık. Onların hayallerini,korkularını,maraklarını düşünür oldum. Kalbimde bana yer yoktu. Koca bir boşluğun içindeyim. Ne doldurabiliyor ne de yok sayabiliyordum. Bedenimin derinlerinde siyah bir boşluk barındırıyorum ve bana hissettiklerini ne tarif edebiliyor ne de kelimelere dökebiliyordum. Sadece varlığını hissedebiliyorum. Acı veriyor mu? Hayır. Bir parçası eksik gibi,ihtiyacı olan her şeyin eksikliğini yaşar gibi,ruhsuz bir beden gibi,kanatsız bir kelebek gibi,renksiz bir resim gibi. Yarım,doldurulamayan koca bir boşluk sadece. Yavaş yavaş büyüyor ve ben orada kaybolmaktan korkuyorum. Bir parçası eksik gibi yaşamaktan korkuyorum. Yaşamak bu kadar zor muydu benim için? Tek tesellim rüyalar ve hayaller mi olacaktı? Bir hayalperest olarak mı ölecektim? Peki o zaman hayallerime ne olacaktı? Onlar benden eksik ben de onlardan eksik olacaktım. Olan yine bana mı olacaktı?
Acı çekmekten korkmuyordum. Mutluluk denen şeyi unutmaktan korkuyordum. Çekebileceğim kadar çekmiştim tüm acıları.Bağışıklık kazanmış,alışmıştım. Mutluluğun tonları lazımdı bana.
Aslın da koca koca mutluluklara gerek yoktu. Onsuz yaşayabileceğimi görüyordum. Sadece mutluluğun eksikliğini de yaşamak istemiyordum. Küçük mutluluklarla da yetinebiliyordum. Güneşin doğuşu gibi,yıldızlar,yağmurlar,şarkılar,soğuk günlerde yanımda olan battaniyem ve sicak kahvem gibi. Bunlara alışmak istemiyordum. Her seferinde aynı zevki tatmak istiyordum.
Ve o şarkılar…
Kalbimin ve ruhumun tercümanlarıydı o yabancı sesler. Her şarkının birkaç mısrasında saklıydım ben. Mücevherlerle kaplı bir kutuydu şarkılar benim için. İçinde hislerim,anılarım,sessizliğim,çığlıklarım,gülümseyişlerim,gözyaşlarım saklıydı.
İçimde ki bu koca boşluğu sadece bu kutuyla doldurmak isterdim fakat görüyorum ki kutunun içindekiler bu boşluk için yetersiz ve azdı. Belki kutunun içindekiler bir gün taşar ve ben de bu boşluğu doldurabilecektim.
Hayaller…
Hayallerim ve ben…
Birbirimize muhtaç ve birbirimize bir o kadar uzak.
Her bir köşesinde farklı bir ‘ben’ olmuştum hayallerimde.
Doktor,pilot,yüzücü,ressam,şarkıcı,anne,küçük bir kız çocuğu,sevgili,dost,kindar bir kadın,savaşçı,fahişe olmuştum. Bazen de parlak bir değneğe sahip bir peri olmuştum. Bir hikayeye dönüşmüştük hayallerim ve ben. Nefessiz kaldığım sürece bu hikayenin sonu olmayacaktı.
Sonsuza dek sürmesini isterdim ama biliyordum işte her şeyin bir sonu olduğunu biliyordum. İnsanlar ellerindekilerin bir sonu olduğunu biliyor fakat onun bıraktığı izleri göremiyorlardı. Bu geride kalan tüm izlere ve hatıralara yapılan büyük bir bencillikti.
Ve kelimeler…
Artık yetmiyordu duyguları ifade etmeye. Kelimeler bile eksikti. Ya yeni kelimeler bulunmalıydı ya da sessizliğin anlamını bilmeliydi insanlar…