Bizi bu apartımana bostan korkuluğu olalım diye seçmediler efendiii. Bu yaşımıza kadar namusumuzla yaşamışız, ahlaksızlığın ve hayasızlığın karşısında dimdik durmuşuz, şimdi mi susacağız?
Taaa en başından söyledim size: “Gözüm tutmadı o gençleri” dedim. “ Kızlı erkekli bir arada oturur onlar” dedim. “Eve giren çıkan belli olmaz” dedim, dediğim de çıktı.
Ne yaptım ben de, kalemi kağıdı elime aldım, inci gibi yazımla ve kusursuz Türkçemle bir yazı kaleme aldım ve dedim ki: “ Apartımanda bazı insanlar kız erkek beraber kalıyorlar. Böyle şeyler buraya apartımana uygun değildir. Böyle insanları gördüğünüzde polise (155) ihbar edin. Apartıman olarak mal sahiplerinin gerektiğinde imza toplayarak gereği sonuna kadar yapılacaktır. İmza: Yönetim.”
Allah rahmet eylesin edebiyat öğretmenim Mücella Hanımefendi kompozisyon sınavlarında hep yüksek not verirlerdi bana. “Sen iyi bir yazar olacaksın” derdi ya, dinlemedik kadıncağızı. Öyle edebi eserler vücuda getirmek kısmet olmadı lakin, rahmetli eşim Sevda Hanımefendi’nin gönlünü ucunu yaktığım aşk mektupları sayesinde fethettim.
Bir de efendim, üzerime vazife addettiğim bazı konularda da mektup yazmak adetimdir. Misal vermem gerekirse, üniversite yıllarımda bir süre arkadaşlık yaptığım Süleyman hakkında, bir takım yasadışı faaliyetlere bulunduğu şüphesiyle bir mektup kaleme almış idim. Bu konudaki haklılığım Süleyman hakkında yapılan tahkikat sonucu anlaşıldı. Kendisinden sonra haber alamadım.
Bir de efendim çalışma hayatım boyunca hiç tasvip etmediğim bir şey de, meslektaşlarımın işlerini yapma konusundaki laubalilikleridir. Birçok meslektaşımı bu konuda eleştirdiğim gibi, kendileri hakkındaki görüşlerimi üstlerime bildirmekte sakınca görmedim. Hatta ve hatta yönetici olduğum zamanlarda kimsenin de gözünün yaşına bakmadım.
Doğruluktan ayrılmadan hakikati olduğu gibi ortaya dökme arzum sebebiyle “ispiyoncu, muhbir” damgaları yesem de, yaptıklarımdan dolayı gönlüm rahattır.
Yazımın başında da söylemiştim: Bizi bu apartımana bostan korkuluğu olalım diye seçmediler. Apartımanımızda yaşanan her türlü ahlaksızlığı ve namussuzluğu görmezden gelmek, bizim ahlak anlayışımıza ve ömrümüz boyunca yaptıklarımıza terstir.
Sorumluluk sahibi her vatandaşın, oturdukları binalarda yaşanan bu tür rezillikleri gerekli yerlere bildirmeleri bir vatandaşlık görevidir.
Atalar boşuna dememiş : “Kızını dövmeyen dizini döver” efendiii. “Testi kırılmadan kulağını çekeceksin.”
İhbar mektupları yağmaya başlamış…