6 yaşındayım heycan buyuk çunku; yarın okula başlıtordum.çanta defterler önlük gibi şeyler alınmıştı. önlük ne diye sorcak olursanız bizim zamanımızda okula önlükle gidilirdi aslında daha ayrıntılı anlatmak gerekirse o koca 5yılın en büyük mutlulukların heycanın üzüntünün sevincin vücutta beden almış haliydi önlük ve heycanla beklenen gun geldi bugun okula başlıyordum annem beni kaldırdı kalbim nasıl atıyordu bilemessiniz yerinden çıkacak gibiydi hemen karnımı doyurdum dişler fırcalandı saçlar tarandı ve bahsettigim önlük hayallerim mutluluğum oda üstümdeydi girdim annemin koluna başladık okulun yolunu tutmaya çok heycanlıydım okulun nasıl bir şey olduğunu çok merak ediyordum ve yorucu geçen bir yolculuğun sonunda nihayet okula varmıştık herkes ordaydı herkes benim gibi heycanlıydı bunu hissedebiliyordum ve bir anda zil çaldı ve annem aynen şöle dedi hadi yavrum okula herkes okula dogru koşuyordu korkmuştum aslında heycanda denilebilir ve sınıfa girdik girince sağdan en ön sıraya oturmuştum sınıftan çıt ses çıkmıyordu çunku hemen hemen kimse birbirini tanımıyordu sınıfta 5 tane erkek vardı 14 tane de kız he pardon birde ogretmenimiz vardı 20 kişiydik ve ögretmen içeriye girdi herkes oturuyordu ben filmlerden olsa gerek öğretmen sınıfa girdiğinde ayağa kalkılması gerektigini biliyordum ama kalkmadım belkide kalkılması gerektiğini benim gibi bilenlerde vardı heralde sürü psikolojisi gibi bir şey olsa gerek kimse ayağa kalkmadı öğretmen aynen şöyle dedi öğretmen sınıfa girdiğinde ayağa kalkılır ve otur diyince oturulur tamammı ve bir ansa herkes ayağa altıbende kalktım ve oğretmen otur diyince oturduk ve sıra gelmişti birbirimizi tanımayaöğretmen sırayla isimmizi sordu bende söledim ve sıra ona geldi benim bu yazıyı yazmamdaki asıl amaç gülümseyerek kısık bir sesle ….. dedi doğruyu söylemek gerekirse çok güzel bir kızdı gördüğüm ilk andan itibaren dikkatimi çekmişti çıkış zili çaldı ve herkes dağılmaya başladıve başladık evin yolunu tutmaya eve gittiğimde çok yorulmuştum ama bir okadarda güzel bir gündü benim için kapıdan girer girmez çantamı fırlattım ah aslıda uzaktaşn şöyle bir bakıldıgında çok iyi bir öğrenci olduğum söylenemezdi eve gittiğimde bana ilk sorulan soru okul nasıl geçti sınıfta güzel kız varmıydı arkadaş edindinmi gibi klasikleşmiş sorular bir kaç gün böyle geçti sınıfımı yavaş yavaş tanımaya başlamıştım yine sabah kalktım okula geç kalmıştım hemen apar topar hazırlandım önlüğün bir düğmesi iliklenmiş bağcıklar çözuk bir şekilde başladım koşarak okula gitmeye sınıfın kapısını açtımve biraz öğretmenle bakıştık he bu arada öğretmenimin ismi ni söylemeyi unuttum en sevdiğim öğretmenim suan 17 ysındayım hala daha özlerim öğretmenimi herneyse banan kapıyı çalıp özür dilemem gerek tiğini söledi çıkıp kapıyı çalarak girdim ve özur dileyıp yerime oturdumhe bu arada o da gelmişti dalgın bi şekilde önune bakıyordu sıkılmıştı heralde ben ise ona yani söylemek gerekirse ondan gözümü alamazdım içimde tuhaf bir his vardı surekli onu görmek ona büyük bir iştahla bakmak istiyordumama bir okadar da onunla konuşamayacak kadar utangaçtım derslerde de öyleydim bildiğim şeyi veya iimden geçen birşeyi utangallımdan söyleyemezdim ben aynı zamanda çok unutkan birisiydim hatta bikeresinde beslenme çantamı yolda unutmuştum ama bu unutkanlık veya dalgınlık değildi aşkı vermiş olduğu sarhoşluktu işte benim ilk okul yıllarım böyle geçti şimgi 17 yaşındayım ygs ye hazırlanıyorum o zamanda olduğum gibi matamatiğim şimdide kötü he bu arada gelelim başlığa 29 eyll onun doğum günü ….nın telefonumun şiferessi facebook şifresi vesaire hepsi 29 eylül dür onu ilk okuldan sonra neredeyse hiç görmedim ama aklımın bir köşesinde hala duruyor o iiçimdeki ateş hala sönmüş deil şimdi karşıma çıkmış olsa ona söyliyceğim tek şey seni seviyorum olurdu en büyük pişmanlığım budur ona birkere bili seni seviyorum diyememek…
1 comment
giden sevgiliye çağrı…